İsm-i A’zam

İsm-i A’zam
Mp3 indir

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

İmam-ı Gazalî Hazretleri, Esma-yı İlâhiye’den “Ferd,
Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimlerini İsm-i
A’zam (en büyük isim) olarak kabul etmiş; haklarında
bir risalecik yazarak onları okumanın değişik hastalık
ve belalara şifa ve kalkan olacağını söylemiştir.
Gümüşhânevî Hazretleri de, onun dualarını Mecmuatü’l-Ahzâb’a
dahil etmiştir. Mesela; on defa “Allahuekber” dedikten
sonra “Bismillâhirrahmânirrahîm”’le başlayıp “Ferdun,
Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûs” demenin
şerlilerin şerrinden korunmaya ve zafer kazanmaya
vesile olacağını nakletmiştir. Üstad Hazretleri de,
Sekîne ve Tahmîdiye gibi duaların başında bu isimleri
zikretmiştir.

Beş vakit içerisinde “Salât-ı vustâ”; Cuma gününde
“vakt-i icâbe” (duaların umumiyetle kabul olacağı
saat), insanlar arasında velî kullar, Ramazan ayında
Kadir Gecesi, bütün tâat ve ibadetler içerisinde rızay-ı
ilâhî, kainatın ömründe kıyamet ve ferdin hayatı içerisinde
ölüm anı gizlendiği gibi Esmâ-i Hüsnâ arasında da
İsm-i A’zam gizli tutulmuştur. Mü’minlerin sürekli
uyanık, dikkatli ve devamlı Allah’a ibadet ve tâat
içerisinde bulunmalarına vesilelik eden bu gizlilikten
dolayı hangi ismin a’zam olduğu da bilinememiş; pek
çok muhtelif isim, İsm-i A’zam olarak zikredilmiştir.

İsm-i A’zam olarak rivayet edilen isimlerin hemen
hepsi me’suratta (Kur’an ve sünnet kaynaklı dualarda)
vardır. Dua Mecmuası’na bütün o isimleri koymaya çalışmıştım.
Hatta meselenin bir sırrı olabileceği düşüncesiyle
aynı kelimeler, farklı rivayetlerde geçiyorsa, birbirine
yakın lafızlarla rivayet ediliyorsa bile tamamını
almış; o sözler, Efendimiz’e ait olduğu için hepsini
çok kıymetli görerek hiç birini kaçırmamaya gayret
etmiştim.

Dua Mecmuası’nda da görüleceği gibi “Ferdun, Hayyun,
Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûs” den başka, Rahman,
Rahîm, Hannân, Mennân, Melik, Selam, Mü’min, Müheymin…
gibi isimler de İsm-i A’zam olarak rivayet edilmiştir.
Ayrıca, tek bir isim şeklinde değil de ayet ya da
izâfet terkibi olarak zikredilen “Bedîu’s-semavâti
ve’l-arz”, “Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm”, “Lâ ilâhe illâ
ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” ve Ayetü’l-kürsî
gibi İsm-i A’zam olduğu söylenen başka rivayetler
de vardır. Bunlar İsm-i A’zam’ın tecellî alanı mı,
bunlarda mı tecelli etmiş; yoksa bunların içinde geçen
Cenâb-ı Hakk’ın mübarek isimleri mi İsm-i A’zam? Bu,
sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir meseledir.

Aslında, biz Esmâ-i İlâhiye’nin tamamını bilmiyoruz.
Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bir kimsenin
afet ve musibetler dolayısıyla tasalandığında okuması
için talim ettikleri duada, “Allahım, ben Senin
kulunum, kullarından bir erkekle bir kadının oğluyum.
Perçemim Senin (kudret) elindedir. Hakkımdaki kararın
yürürlükte ve takdirin âdilânedir. Senden, kendini
isimlendirdiğin, Kitab’ında zikrettiğin, mahlûkatından
herhangi birine öğrettiğin veya gayb ilminde kendine
tahsis ettiğin (kimseye bildirmediğin) her ismin hürmetine…
Kur’an’ı kalbimin baharı, gözümün nuru, hüzün, gam
ve tasamın gidericisi kılmanı diliyorum.

buyuruyor.

Demek ki, sadece bir insanın bildiği, yalnız bir
kitapta zikredilmiş, tek bir salih kul, cin veya meleğe
bildirilmiş ya da nezd-i Uluhiyette mazhar-ı isti’sâr
olmuş (kimseye bildirilmeyip ilm-i İlâhîye has kılınmış)
isimler de vardır.

Ayrıca, siz muztar kaldığınız ve ihtiyaç hissettiğiniz
zaman herhangi bir lafızla Cenâb-ı Hakk’a çağrıda
bulunursunuz. Söylediğiniz lafız ne olursa olsun,
o içinizin sesi ve gönlünüzün ifadesiyse hiç farkına
varmadan o gizli bırakılmış isimlerden birini ya da
İsm-i A’zam gibi kabul edilecek bir ismi telaffuz
edebilirsiniz. Mesela, “Ben bâis-i fakîrim, Sense
düşkünlerin elinden tutan.” dersiniz. Esmâ-i İlâhiye’de
bunun karşılığı bir isim bilmiyoruz ama belki bu da
onlardandır. Mesela, “Ben muztar-ı muhtacım, muztar
olanların ızdırarını gideren de Sensin.” dersiniz
ve bunu Cevşen’de geçen “Fârice’l-hemm, Kaşife’l-ğamm”
yerinde kullanabilirsiniz. Eğer samimi ve gönülden
iseniz Cenâb-ı Hak dilinizin bağını çözer ve farkına
varmasanız da size İsm-i A’zam’ı söyletir. Fakat diliniz
gönlünüze tercüman olmuyorsa, İsm-i A’zam’ı da söyleseniz,
o işin bir yanını eksik bırakmış olursunuz.

İşte bundan dolayı, hak dostları, yalvarış ve yakarışların
ancak sıdkla edâ edildiği ölçüde “İsm-i A’zam”a iktiran
etmiş gibi, rahmet arşına ulaşacağını ve hüsn-ü kabûl
göreceğini söylemişlerdir.. evet samimiyet, sıdk ve
sadâkat âdetâ İsm-i A’zam iksiri gibi tesir eder.
Bayezid-i Bistâmî, kendisinden İsm-i A’zam’ı soranlara:
“Siz, Allah’ın isimleri içinde İsm-i Asgarı (en küçük
isim) gösterin, ben de size İsm-i A’zam’ı göstereyim”
der ve ilâve eder: “Bence İsm-i A’zam tesiri
yapacak bir şey varsa, şüphesiz o da sıdktır; sadâkatle
hangi isim okunsa, o İsm-i A’zam olur.

Evet, insan Cenâb-ı Hakk’a samimi teveccüh etmeli
ve Esmâ-i İlâhiye’yi, Sıfat-ı Sübhaniye’ye yanaşma
hususunda çok önemli bir merdiven olarak değerlendirmeli.
Zât-ı Ulûhiyeti tanımanın, ancak Esmâ-i İlâhiye’yi
bilmekle mümkün olacağını kabul etmeli. Bütün kalbiyle
onların arkasına düşmeli. Bir gönül insanı olarak
bu isimleri bilmeli ve zikretmeli.

Ucuzcuların bir şey elde edeceklerine hiç bir zaman
inanmadım/inanmıyorum. Mesela, ucuzcuların Kadir gecesinden
tam olarak istifade edeceğine inanmıyorum. Onlar,
bütün bir sene beklesinler; sadece Ramazan-ı Şerif’in
yirmiyedinci gecesini ihya etsinler ve böylece Cenab-ı
Hakk’ın Kadir gecesini layık-ı vechiyle değerlendiren
insanlara lutfettiği eltâf-ı İlâhiyeye mazhar olsunlar..
olacak şey değildir bu. Onun için Ebu Hanife, -ki
kanaat-i acizâneme göre, Hakîkat-ı Ahmediye’yi en
iyi temsil eden insan odur- diyor ki, “Kadir gecesi
sadece belli gecelerde değil, senenin üçyüz altmış
küsur günü içindeki her bir gecede aranmalıdır. Siz
üçyüz altmış küsur geceyi kemâl-i hassasiyetle ihya
ederseniz, Allah Teâlâ’da o samimi yüreğinize iltifatlarda
bulunur.”
Fahr-i Kâinât Efendimiz, Kadir gecesinin vaktini biliyordu.
Fakat bir gün “Kadir gecesinin hangi gün olduğunu
söyleyecektim; dışarıya çıktım, baktım ki iki insan
birbiri ile münakaşa ediyor. Onlarla meşgul olurken
Kadir gecesi bana unutturuldu." buyurmuştu; buyurmuş
ve bu sözüyle hem mü’minler arasındaki en ufak bir
ihtilaf ve kavganın kendisini nasıl derinden yaraladığını
ve hem de Kadir gecesinin gizli kalmasında bir hikmet-i
ilahiye bulunduğunu işaret etmişti. Efendimiz döneminde
Kadir gecesi, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine
rastlamıştı ve daha sonra da Rasul-ü Ekrem aleyhisselam
onu Ramazan-ı Şerif’in son on gününde, tek gecelerde
aramayı tavsiye buyurmuştu.

Her geceyi Kadir, her kişiyi Hızır bil.
vecizesi de kısa ama pek şümullü bir sözdür. Evet,
Hızır (a.s.) da insanlar arasında gizlidir. O, Yasir
midir, Mustafa mıdır, Abdürrahîm midir, Abdurrahman
mıdır?.. bilemezsiniz. Fakat, siz herkese saygılı
olur, her muhtaca yardım eder, herkesin elinden tutar,
bütün insanlara sadrınızı-sinenizi açarsanız bir gün
ehl-i imandan bir Hızır’a rastlarsınız ve sizin de
gönül bahçeniz yeşerir.
İşte, Cenâb-ı Hak, her geceyi Kadir bilme ve her ferdin
Hızır olabileceğine inanma mülahazasına bağlı kalmamız;
bu hususta sürekli dikkatli davranmamız ve metafizik
gerilimde bulunmamız için bu ikisini gizlediği gibi
İsm-i A’zam’ı da Esma-i İlahiye arasında gizleyerek
bizi o mevzuda da hüşyar ve müteyakkız olmaya tevcih
etmiştir. Ve böylece, nazarlarımızı kendi gönlümüze
yönlendirmiş; ister Cevşen, ister Celcelûtiye okuyalım,
isterse de İmam-ı Gazalî’nin İsm-i A’zam diye rivayet
ettiği “Ferdun, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun,
Kuddûs” isimlerini zikredelim.. yani, O’na el açarken
hangi isimleri şefaatçi yaparsak yapalım, samimiyet,
sıdk ve sâdakat içinde olmamız gerektiğini irşad buyurmuştur.

Evet, Allah’a yürekten bir bağlılık yoksa zor bulursunuz
Kadir’i, Hızır’ı ve İsm-i A’zam’ı. Bunlar, ancak kendi
gönlünüzde sıdk ve sadakati yakaladığınız; ardına
düştüğünüz şeyi önce kendi gönlünüzde arayıp bulduğunuz
zaman sır perdelerini açar size. İçinizde hazırcılık
mülahazası varsa; “hemen bulayım, hemen diyeyim, hemen
elde edeyim.” duygusuna bağlı iseniz daha çok beklemeniz
gerekecektir.

Bu mevzuyu da şimdilik, bizim de ölçü olarak kabul
ettiğimiz cümleyi bir kere daha tekrar ederek bitireyim:
Siz, Allah’ın isimleri içinde İsm-i Asgar’ı
gösterin, ben de size İsm-i A’zam’ı göstereyim