Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ders halkasındaki talebeleri ile birlikte uzun yıllar devam ettiği, mealli ve karşılaştırmalı okuma usulünün tatbik edildiği mukabelelerden derlediğimiz muhtasar videoları “Kuran’dan İdrake Yansıyanlar” ile tüm Ramazan boyunca sizlerin istifadelerine sunmaya gayret edeceğiz!


Dua ve Gıyabî Cenaze Namazı

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Bugün mescidimizde cuma hutbesinin sonunda depremzede kardeşlerimiz için dua edildi ve namazdan sonra vefat edenler için gıyabi cenaze namazı kılındı.

Cuma günü hürmetine dualarımızın kabulünü diliyoruz. Miraç Kandili’ni bu elim hadiselerden sıyrılıp milletçe huzurlu günlere urûca vesile kılmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.Bugün mescidimizde cuma hutbesinin sonunda depremzede kardeşlerimiz için dua edildi ve namazdan sonra vefat edenler için gıyabi cenaze namazı kılındı.

Biz, Biz Olarak Kalmalıyız

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

M. Fethullah Gülen Hocaefendi Amerika’nın farklı eyaletlerinden gelen Amerikalı misafirlerini ağırladılar. Muhterem Hocaefendi misafirleri ile bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşme akabinde, kendileriyle ilgili yeni bir biyografi kitabı kaleme alan Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Ori Z. Soltes beyefendiyi kabul ettiler.

Kadirşinas Dostlar

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Kıymetli kardeşlerimiz,
Muhterem hocamız, çok kıymetli, merhum Prof. Dr. İbrahim Canan hocamız ile ilgili sosyal medyada da yer alan bir videoyu izledikten sonra, hepsi merhum olmuş fakat aynı dönem talebelikte bulunmuş ağabeylerimizi yad ederek bazen tatlı bir nükte bazen de hasret ve hüzünle hatıralar anlattılar. Cenab-ı Hak beka yurduna göç eylemiş tüm ağabey ve kardeşlerimizi rıdvanı ile şereflendirsin.

Arz-ı Hal ve Bir Yakarış

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Değerli dostlar,

Ramazan Bayramı’nı idrak etmiş olmanın huzur ve neşesini duysak da atmosferimizde yine hüzün, hasret ve gurbet rüzgârları esiyor. Bu iklimden siz kardeşlerimiz için de bazı görüntüler derledik…

 

2022 Ramazan – Hatim Duası

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

أَلْحَمْدُ لِلَّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ ﴿﴾ وَالْعَاقِـبَـةُ لِلْمُـتَّـقينَ ﴿﴾ وَلَا عُدْوَانَ إِلَّا عَلَى الظَّالِمينَ ﴿﴾ وَالصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامُ عَلٰى رَسُولِـنَا مُحَمَّدٍ وَأٰلِه وَصَحْبِهٓ أَجْمَعينَ ﴿﴾ أَللَّٰـهُمَّ رَبَّـنَا يَا رَبَّـنَا تَـقَـبَّـلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ ﴿﴾ وَتُبْ عَلَيْنَا يَا مَوْلٰــنَآ إِنَّكَ أَنْتَ التَّــوَّابُ الرَّحيمُ ﴿﴾ وَاهْدِنَا وَوَفِّقْـنَآ إِلَى الْحَقِّ وَإِلٰى طَريقٍ مُسْتَـقيمٍ ﴿﴾ بِـبَـرَكَـةِ الْقُرْأٰنِ الْعَظيمِ ﴿﴾ وَبِحُرْمَـةِ مَنْ أَرْسَلْـتَـهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمينَ ﴿﴾ وَاعْفُ عَـنَّا يَا كَريمُ ﴿﴾ وَاعْفُ عَـنَّا يَا رَحيمُ ﴿﴾ وَاغْفِرْ لَـنَا ذُنُـوبَـنَا بِفَضْلِكَ وَجُودِكَ وَكَرَمِكَ يَآأَكْرَمَ الْاَكْرَمينَ ﴿﴾ أَللَّٰـهُمَّ زَيِّـنَّا بِزيـنَـةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَأَكْرِمْنَا بِكَرَامَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَشَرِّفْـنَا بِشَرَافَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَأَلْبِسْنَا بِـخِلْعَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَأَدْخِـلْـنَا الْجَـنَّـةَ بِشَفَاعَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَعَافِـنَا مِنْ كُلِّ بَلٰٓاءِ الدُّنْـيَا وَعَذَابِ الْاٰخِرَةِ بِحُرْمَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَارْحَمْ جَميعَ أُمَّـةِ مُحَمَّدٍ يَا رَحيمُ يَا رَحْمٰنُ ﴿﴾ أَللَّٰـهُمَّ اجْعَلِ الْقُرْأٰنَ لَـنَا فِي الدُّنْـيَا قَرينًا ﴿﴾ وَفِي الْقَـبْـرِ مُونِسًا ﴿﴾ وَفِي الْقِيَامَـةِ شَفيعًا ﴿﴾  وَعَلَى الصِّرَاطِ نُـورًا ﴿﴾ وَفِي الْجَـنَّـةِ رَفيقًا ﴿﴾ وَمِنَ النَّارِ سِتْـرًا وَحِجَابًا ﴿﴾  وَإِلىَ الْخَـيْـرَاتِ كُـلِّـهَا دَليلًا وَإِمَامًا ﴿﴾ بِفَضْلِكَ وَجُودِكَ وَكَرَمِكَ يَآ أَكْرَمَ الْاَكْرَمينَ وَيَآ أَرْحَمَ الرَّاحِمينَ. أَللَّٰـهُمَّ اهْدِنَا بِـهِدَايَـةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَنَـجِّـنَا مِنَ النّـيرَانِ بِكَرَامَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَارْفَعْ دَرَجَاتِـنَا بِفَضيلَـةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ وَكَفِّرْ عَـنَّا سَيِّأٰتِـنَا بِـتِـلٰاوَةِ الْقُرْأٰنِ ﴿﴾ يَا ذَا الْفَضْلِ وَالْاِحْسَانِ ﴿﴾ أَللَّٰـهُمَّ طَهِّرْ قُـلوُبَـنَا ﴿﴾ وَاسْتُرْ عُيوُبَـنَا ﴿﴾ وَاشْفِ مَرْضَانَا ﴿﴾ وَاقْضِ دُيُـونَـنَا ﴿﴾ وَارْفَعْ دَرَجَاتِـنَا ﴿﴾ وَارْحَمْ أٰبَآءَنَا ﴿﴾ وَاغْفِرْ أُمَّـهَاتِـنَا ﴿﴾ وَأَصْلِحْ ديـنَـنَا وَدُنْـيَانَا ﴿﴾ وَشَتِّتْ شَمْلَ أَعْدَآئِـنَا ﴿﴾ وَاحْفَظْ أَهْلَـنَا وَأَمْوَالَـنَا وَبِلَادَنَا مِنْ جِميعِ الْاٰفَاتِ وَالْاَمْرَاضِ وَالْـبَـلٰايَا ﴿﴾ وَثَـبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرينَ ﴿﴾ بِحُرْمَةِ الْقُرْأٰنِ الْعِظيمِ ﴿﴾

أَللَّٰـهُمَّ بَـلِّـغْ -أَوْصِلْ- ثَــوَابَ مَا قَرَأْ نَاهُ ، وَنُـورَ مَا تَـلَوْنَاهُ ، إِلٰى رُوحِ سَيِّـدِنَا وَنَـبِـيِّـنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ تَـعَالٰى عَلَـيْـهِ وَسَلَّمَ ﴿﴾ وَإِلٰٓى أَرْوَاحِ جَميعِ الْاَنْبِـيَـآءِ وَالْمُرْسَلينَ ، صَلَوَاتُ اللّٰهِ وَسَلٰامُهُ عَلَـيْهِمْ أَجْمَعينَ ﴿﴾

وَإِلٰٓى أَرْوَاحِ أٰلِه۪، وَأَوْلٰادِه ، وَأَزْوَاجِه، وَأَصْحَابِـه، أَتْـبَاعِه۪، وَجَميعِ ذُرِّيَّاتِـه۪ ﴿﴾ رِضْوَانُ اللّٰهِ تَعَالٰى عَلَـيْـهِمْ أَجْمَعينَ ﴿﴾ وَإِلٰٓى أَرْوَاحِ أٰ بَآئِـنَا، وَأُمَّـهَاتِـنَا، وَإِخْوَانِـنَا وَأَخَوَاتِـنَا، وَأَوْلَادِنَا، وَأَقْرِبَآئِـنَا،   وَأَحِبَّآئِـنَا،  وَأَصْدِقَآئِـنَا، وَأَسَاتيذِنَا، وَمَشَايِـخِـنَا، وَلِمَنْ كَانَ لَهُ حَقٌّ عَلَـيْـنَا ﴿﴾  وَإِلٰي أَرْوَاحِ جَميعِ الْمُؤْمِنينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ،  وَالْمُسْلِمينَ وَالْمُسْلِمَاتِ،  أَلْاَحْـيَآءِ مِـنْـهُمْ وَالْاَمْوَاتِ ﴿﴾

Bütün âlemleri, kainatı yaratan ve ayakta tutan Rabb’imize, zerrât-ı kâinat adedince hamd ve şükür, Peygamberler Serveri, kainatın iftihar tablosu gaye ölçüsünde vesile olan risaletmeab Efendimiz’e, diğer enbiya-i izâma, melâike-i kirama, ehl-i beyte ve Hakk’ın bütün sadık kullarına da deryalardaki su damlaları, çöllerdeki kum taneleri adedince salât ü selam olsun. 

Ya Rabbena!

Türkiye de ve dünyanın değişik yerlerinde yapılmış, adet ve sayisini bildiimiz bilmediğimiz duası buraya havale edilmiş,  her ne kadar hatm-i şerif, Yasin-i şerif, salavatlar ve evrad u ezkar oldu ise onlardan hasıl olan sevabı  evvelen ve bizzat fahr-i kainat, Peygamber (s.a.v.) efendimizin mübarek, aziz, latif ruh-ı tayyibelerine hediye ediyor ve şefaatını reca ediyoruz.  Haberdar eyle Ya Rabbi.

Ya Rabbena! İlk Peygamber Hz. Adem (a.s.) safiyyullahtan bu güne kadar gelip geçmiş her ne kadar enbiya, evliya ve asfiya varsa onların da ruhlarına… Ve Sahabe-i güzin, tabiin, tebe-i tabiin ve selef-i salihinin ruhlarına da hediye ediyoruz. Vasıl eyle Ya Rabbi! 

Ya Rabbena Mubarek ve muazzez Üstadımızın peder ve validelerini, ahirete irtihal etmiş akraba u tallükatını ve saff-ı evveli teşkil eden has talebelerini bu duamızdan nasibdar eyle aminlerimizi kendilerine vasıl eyle.

Ya rabbena çile ve ızdırap ile örülmüş, yeniden basu badel mevt için hayatının her karesini hizmet ile meşbu geçirmiş, mubarek ve mualla  pederlerinin burada iki göz seni bekliyor hizmet diyarında binler göz diyerek, bu dünya hayatında son defa gördüğü muhterem hocamızın hem aziz pederlerine hem de hep gonlü her daim He için atan azize validelerine, muhterem hocamızın gerek bu sureçten önce gerekse de bu sürecin içinde çile ile yoğrulmuş hayatları bir garip misali son bulan kardeşleri ve akraba o tallukatından ahirete irtihal etmiş olanları da nasibdar eyle Ya Rabbi! 

Kardeşlerime selam olsun hitabına muhatap olmak için omurlerını hizmet-i imaniye ve kuraniyeye vakfetmiş, nam-ı celil-i muhammedi bayrağı boyunduruğu olması gerekli olan yerde olmadığı için gerek evinden gerek evladından, ana baba yar mekan mesken demeden dünyanın dörtbir tarafına açılmış bütün abi ve ablalarımızında ahirete irtihal etmiş olanlarını  bu hatim duasından haberdar ve nasibdar eyle…

Bu ifritten surecte kimisi hucre ve zındanlarda, kimisi gaybubette, bazısıda içinde bulunduğu kutsal hafakan vesilesiyle yakalandığı amansız hastalıklar sebebiyle vefat etti. Yine zulumden kacmak için arzın genişliğine istinaden hicret diyerek çıktıkları yollarda bazıları oldu ki meriçin ve egenin aman vermeyen sularında şehadete yürüdü, oyle mubarek kardeş abi ve ablalarımız olduki, emniyet ile adım attıkları ülke ve coğrafyalarda ruhlarının ufkuna yürüdüler. Biz burad bir iki cümle ile yad ederken dahi nutkumusun tututlduğu bütün bu abi ve ablalarımızı bu hatim duasından nasibdar eyle, makamlarını ali Efendimize konşu eyle, onların gerisinde bu diyar ı gurbette kalan yakınlarına sabır, metanet ver ve ındınden sürpriz eltaflar yağdır.

Ya rabbena ismini bildiğimiz bilmediğimiz bir çok abi ve ablamız ruhunun ufkuna yurudu, ikbal ve gül devri için harıl harıl koştular bir demet gül ellerine almadan terk i  diyar ettiler. Bildiklerimizin yakinan tanıdıklarımızın bir kaçının ismini zikrederek bilemediğimiz tanıyamadığımız ısmı bizlere ulaşmayan senin tali li kullarınıda bu dauya dahil etmek istiyoruz. Mehmet Ali Şengül, Yusuf Bekmezci, Erdoğan Tuzun, Ali Bayram, Nusret Muğla ve daha nice babayiğitler bu ifritten sureçte ruhunun ufkuna yurudu. Bütün vefat eden abi ve ablalarımızı bu hatimden hasıl olan sevaba dahil eyle.

Ya rabbena zulmun zulmetı gıttıkce arttı ve artıyor. Bir çok abi ve ablamız zulum ve ışkence altında senin inayet ve keremine sığınıyorlar. Onlara sabır ve metanet ver. Zalimin işini kolaylaştırma. Onları sabit kadem eyle iman ve izanlarını takviye eyle, sekine ile teyit buyur. Gaybubette zindan içre zindan hayatı yaşayan butun himmet ve gayreti din i mübin islam olan bütün abi ve ablalarımızıda maiyyetinle şereflendir hasret ve hüzünlerini gider.

Maruz kaldığımız korona salgınından bütün abilerimizi, ablalarımızı, kardeşlerimizi ve bütün insanlığı muhafaza eyle Ya Rabbi. Hastalananlara acil şifalar, vefat edenlere merhamet eyle, makamlarını Firdevs eyle, geri de kalanlarına sabr-ı cemil ihsan eyle Ya Rabbi.

Bir ümittir diyerek buradan dua bekleyen, kalkan eller arasında isminin zikredilmesini isteyen bir kısmı ulaşmış, diğer bir kısmı ismini gönderememiş her ne kadar hasta, ihtiyaç sahibi, muztar kardeşimiz varsa hepsinin ihtiyaçlarını gider Allah ım, dualarını  Hocamızın avuçlarının içine emanet ediyoruz, Sen icabet buyur Ya Rabbi.

Ey Yüceler Yücesi Rabb’imiz!  Bütün dertlerimize en kısa zamanda bir fereç ve mahreç lütfet. Zalimlerin zulmünden, fitnecilerin ve münafıkların hile ve hud’alarından bizleri muhafaza buyur Yâ Rabbi! Bunu Senden Habîb-i Edîbin hürmetine dileniyoruz Ya Rabbi! 

Dergâhı Zatı uluhiyyetinde dualarımızın birini bin eyle Yâ Rabbi! Bir dileğimizde bin lütufta bulun Yâ Rabbi! Bir arpa boyu hizmetiyle Senin yoluna hizmet edenleri azîz ve şerîf eyle Yâ Rabbi! Topyekûn vatanımızı da güldür, üzerimizde türlü oyunlar oynamak isteyenlerin ümitlerini de söndür Yâ Rabbi! 

بِسْمِ اللَّهِ الَّذِي لَا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ، فِي الْأَرْضِ، وَلَا فِي السَّمَاءِ، وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

اَللّٰهُمَّ اهْدِنيِ فِيمَنْ هَدَيْتَ، وَعَافِنِي فِيمَنْ عَافَيْتَ، وَتَوَلَّنيِ فِيمَنْ تَوَلَّيْتَ، وَباَرِكْ لِي فِيمَا أَعْطَيْتَ، وَقِنِي شَرَّ مَا قَضَيْتَ، فـَإِنـَّــكَ تَقـْضِــي وَلاَ يـُقـْضَــى عَلـَيـْــكَ، وَإِنـَّهُ لاَ يـَذِلُّ مَـنْ وَالَـيـْتَ وَلاَ يَـعِـزُّ مَـنْ عَـادَيْـتَ، وَلَكَ الْحَمْدُ عَلَى مَا قَضَيْتَ، تَـبَـارَكْتَ اللَّـهُـمَّ رَبَّـنَـا وَتَعَالَـيْـتَ

لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، اَلْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ، أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْعِصْمَةَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلَامَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ، لَا تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلَّا غَفَرْتَهُ وَلَا هَمًّا إِلَّا فَرَّجْتَهُ وَلَا حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلَّا قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

اَللّهُمَّ كَاشِـفَ الْغَمِّ مُفَرِّجَ الْهَمِّ مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ إِذَا دَعَوْكَ رَحْمانَ الدُّنْيَا وَاْلاخِرَةِ وَرَحِيمَهُمَا فَارْحَمْنِي فِي حَاجَتِي هذِهِ بِقَضَائِهَا وَنَجَاحِهَا رَحْمَةً تُغْنِينِي بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ. اَللّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيّـِكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ، يَا مُحَمَّدُ إِنِّي أَتَوَجَّهُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي هَذِهِ لِتُقْضَى لِي، اَللّهُمَّ فَشَفّـِعْهُ فِيَّ

اَللَّـهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، مُذْهِبَ الْبَأْسِ، اِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لَا شَافِيَ إِلَّا اَنْتَ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا

اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبَرَصِ وَالجُنُونِ وَالجُذَامِ وَمِنْ سَيِّئِ الْأَسْقَامِ لا سيما فيروس كورونا

بِسْمِ اللَّهِ الكَبِيرِ، أَعُوذُ بِاللَّهِ العَظِيمِ مِنْ شَرِّ كُلِّ عِرْقٍ نَعَّارٍ، وَمِنْ شَرِّ حَرِّ النَّارِ

رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا، وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا فَرَجًا وَمَخْرَجًا، رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ.

رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

وَصَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تَكُونُ لَكَ رِضَاءً وَلِحَقِّهِ أَدَاءً وَصَلِّ وَسَلِّمْ أَيْضًا عَلَى إِخْوَانِهِ مِنْ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ، ‘أمِينَ يَا مُعِينُ.

Sızıntı’dan Çağlayan’a

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin TIKLAYINIZ

Sızıntı’nın yayın hayatına başladığı ilk günden Çağlayan’a dönüştüğü günümüze kadar Muhterem Hocaefendi dergilerin mizanpajında bulunmaya gayret göstermektedir. “Birbirinden kıymetli yazıları seçerken gösterdikleri hassasiyete keşke okuyucularımız da şahitlik edebilseler!” diye düşünüyoruz çoğu zaman.

Çağlayan mizanpajından video derlemesinin ufuklara ışık olması ümidiyle…

Vefa ve Izdırap ile Bir Hatim

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin TIKLAYINIZ

Muhterem Hocaefendi; “Her bir hadise mızrak gibi gelip sineme saplanıyor. Her hadise içimde derin tesirler bırakıyor. Gelin bir hatim okuyalım!” diyerek bizleri bugüne kadar vefat etmiş bu sürecin bütün mağdur ve mazlumları adına hatim okumaya davet ettiler. Covid vakalarının da arttığı günümüzde katılabilen kardeşlerimiz ile salonumuzda hatim okunup dualar edildi. Mutad olan dua saatimiz hatim vaktimiz oldu. Cenab-ı Hak vefat eden bütün kardeşlerimizi sevabından hissedar eylesin!

Bir Kahve Bin Hatır

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin TIKLAYINIZ

Kıymetli kardeşlerimiz,
Muhterem Hocamız’ın biyografisini kitap haline getiren Dr. Jon Pahl beyefendi uzun bir aradan sonra tekrar misafirimiz oldu. Çok kadim bir dostu ağırlıyor olma his ve duygusu atmosferimizi sardı.

Bizler de bu ziyaretten elde ettiğimiz görüntüleri siz kardeşlerimizle paylaşmak istedik.

Kadim Bir Dostun Ardından…

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin TIKLAYINIZ

Muhterem Hocaefendi ile elli seneyi aşkın muarefesi ve yol arkadaşlığı bulunan Erdoğan Tüzün ağabey için bugün salonumuzda gıyabi cenaze namazı kılındı. Sonrasında Muhterem Hocamız kadim dostunu maziden hatıralar ile yad ettiler.

Cenab-ı Hak makamını âlî eylesin!

Dua, Risale-i Nur ve Tesbihat

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin TIKLAYINIZ

Kıymetli kardeşlerimiz,
Her akşam, akşam namazı ile yatsı namazı arasında salonumuzda önce dua saatimiz olmakta, akabinde ise Risale-i Nur okunmaktadır. Vaktin girmesi ile birlikte ise yatsı namazı ikame edilip tesbihat yapılmaktadır.

Bizler de bu bereketli zaman diliminden siz kardeşlerimize bir buket takdim edelim istedik.

M. Fethullah Gülen Hocaefendi ile Mevlîd Kandili

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Kıymetli arkadaşlar,

Uzun süredir sohbet yayınlayamadık. Ayrıca, buradaki bazı arkadaşlarımızın da salgınla imtihan olmaları sonrasında muhterem Hocamızın sağlığını soran çok sayıda mesaj aldık.

Bu sebeple, bu geceki kandil atmosferimize dair kısa bir video paylaşmak istiyoruz.

Salavat-ı şerifeler okunan ve tesbihat ile nefeslenilen gecede, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara, özellikle ülkemizdeki mağdurlara, yeni hicret beldelerine yerleşme gayretindeki muhacirlere, her şeye rağmen Hizmet heyecanıyla koşturan kardeşlerimize ve bütün insanlığa dualar edildi. Hastalara şifa dilendi, ahirete irtihal etmiş olanlar rahmetle anıldı.

Muhterem Hocamız bir süre de hasbihal etti. İnşaallah bu sohbeti haftanın Bamteli olarak neşredeceğiz.

“Kutlu Doğum”un yeniden dirilişimize vesile olması dileğiyle, Mevlîd kandilinizi gönülden tebrik ederiz. 

Küresel Salgın Ve Hatırlattıkları

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin   >>>  TIKLAYINIZ   <<<

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Koronavirüs Salgını münasebetiyle açıklamalarda bulundu. Uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmeye çalışarak yaptığımız bu çekimde Hocaefendi şu başlıklar üzerinde duruyor:

– Tedbir ve tevekkül dengesi,

– Sebeplere bakış ve Müsebbibü’l-Esbâb’a teveccüh,

– Umumi musibetler karşısında mümin mülahazası,

– Virüs sebebiyle hiç kimsenin kınanmaması,

– Bu musibetin insanları Allah’a yaklaştıran bir vesile olabileceği,

– Cebrî uzlet ve halvetin nasıl değerlendirilmesi gerektiği,

– Karamsarlığa düşmeme, Allah’a itimat edip O’nun rızasını gözetme,

– Bu küresel salgının muhtemel neticeleri,

– Kendini insanlığa adamış kimselere düşen vazife.

***

AÇIKLAMANIN TAM METNİ

Her şeyi ve bütün sonuçları yaratan, Allah’tır (celle celâluhu). Sebepler sadece Cenâb-ı Hakk’ın izzet ve azametine perde… Üstad hazretlerinin yaklaşımıyla: “İzzet ve azamet ister ki, esbâb perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celal ister ki; esbâb ellerini çeksin tesir-i hakikîden.”

Esbâbın müessiriyeti yoktur esasen; müessir-i hakiki, Allah’tır (celle celâluhu). Maddî sebepler olur bazen, bu esbâb; bazen sizin dualarınız olabilir, tazarruunuz olabilir, aynı zamanda mahzûniyetiniz, muzdarriyetiniz, mutazarrıriyetiniz olabilir. Bunlar (maddi esbâb) birer sebep olabilir bu mevzuda, bunlar (dualarınız gibi manevi olanlar) da. Fakat esasen o işi perde arkasında yaratan, Allah’tır (celle celâluhu).

Sebeplere riayet etmeme diye bir şey yok. Maddî esbâb mevzuunda gayret sarf etmek, Cenâb-ı Hak’a karşı tevekkül ve teslimiyette bir kusur olsaydı şayet, İnsanlığın İftihar Tablosu‘ndan şeref-sudûr olmuş tavsiyeler, “Tıbb-ı Nebevî” hiç söz konusu olmazdı. Evet, şu mevzuda şu, şu mevzuda şu, şu mevzuda şu… Bunlar işte sebeplere riayet demektir. Evet, bunların bazıları manevî, hakikaten Allah ile irtibatla alakalıdır; bazıları da maddî sebeplerdir, işte kimyacıların, esasen farmakologların yapmak, ortaya koymak istedikleri şeyler, tabiplerin yapıp ortaya koymak istedikleri şeyler gibi.

Hatta korunma mevzuu… İnsanlığın İftihar Tablosu’nun -geçenlerde birisinin eski bir sohbette anlattığı gibi- “Bir yerde tâûn varsa oraya gitmeyin, vebaya gitmeyin!” buyurması… Evet, orada içeride iseniz, dışarıya çıkmayın… Ee günümüzdeki modern düşüncenin bundan farkı yok. “Evlerinize kapanın, oturun evlerinizde. Evlerde kapanmış duruyorsanız, dışarıya çıkmayın! Dışarıya çıkacaksanız şayet, içeriye girmeyin! Zehirlemeyin başkalarını…” falan. O “icmâl”i böyle “tafsil” ederken esasen zannediyorum her şey yerli yerine oturur. Bunun gibi, sebeplere riayet… O mevzuda da keşke -hakikaten- yapılması gerekli şeyler önceden yapılsaydı!..

Meselenin aslı üzerinde, cereyan keyfiyeti üzerinde, şekli üzerinde, mahiyeti üzerinde farklı mütalaalar serdedilebilir. Ama bizi ondan daha çok esas alakadar eden husus şudur: Bu türlü musibetler -böyle- bir musibet-i âmme olarak geliyor. Bazen tsunamiler geliyor ama bir bölgeyi alıp götürüyor; bazen zelzeleler oluyor hakikaten. Mesela Türkiye’de büyük iki zelzele; 1938’lerde Erzincan’da, İzmir’de olan zelzeleler. Bir yönüyle geniş alanlı; biri nerede, biri nerede? Hazreti Üstad, bunların her ikisi üzerinde de duruyor; diyor ki, “Ya oralarda iman, İslam ve Kur’an-ı Kerim’i anlatacak, insanları Allah’a tevcih edecek kimseler yoktu veya azdı, diğerleri galebe çalıyordu onlara.”

***

Şimdi bir de küreselleşen bir dünyada, her şeyin evrenselleşmesi… Esasen küreselleşen bir dünyada, böyle bir umumî çözülme, umumî dağılma, umumî kirlenme… Hak ve hakikatin ayaklar altına alınması… İlle de örnek vermek istiyorsanız, gidip Çin’de araştırmaya lüzum yok; Pakistan’da, Hindistan’da araştırmaya lüzum yok; kendi vatanınıza bakın. Mezâlimin nasıl zirve yaptığını görün orada… Ahlaksızlık almış başını, gırtlakta bir yönüyle orada.. uyuşturucu gırtlakta.. bohemlik gırtlakta.. Şimdilerde arkadaşlar sokaktaki sesleri duyurmak için açıp bazı şeyler dinlettiklerinde görüyor/duyuyorum: O çarşılarda lebâleb dolu insanlar, gelip geçiyor; öyle gayesiz, öyle mefkûresiz, İslamiyet’in tasvip edeceği bir kılık ve kıyafet yok orada… Fakat hiç kimsenin umurunda değil. Neler onların umurunda? Nelerin üzerine ciddiyetle gidiyorlar? Onlara baktığınız zaman da hayret ediyorsunuz. Bu açıdan da tek bir yeri alıp, onu değerlendirdiğiniz zaman “Bunun bin katına müstahakız biz!” dememek mümkün değil.

Biz, “Bizim yüzümüzden bunlar oluyor; Cenâb-ı Hakk’a teveccühte, duada, niyazda, tazarruda bulunalım; Cenâb-ı Hak, bu belâ-i âmmeyi, mûbikât ve mühlikâtı (helâk eden ve felâkete sürükleyen hususları) bizim üzerimizden kaldırsın.” diye düşünmeliyiz. Çoluk çocuk var, kadın var, erkek var, zavallı masum insanlar var, bu mevzuda bir şeyden haberi olmayan insanlar var. وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ “Bir de öyle bir fitne, bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar. Yine bilin ki Allah, cezalandırması çok çetin olandır.” (Enfâl, 8/25) Bela ve musibet geldiği zaman, sadece o zâlimlere isabet etmeyecek, masum insanları da götürecek. Belki böyle, az vicdan ile meseleye baktığınız zaman, içinizden “Aman ya Rabbi! Verme!” falan diyorsunuz; “Verme yâ Rabbi!

Bu açıdan da hani Çin’de bir mesele oluyor, ondan sonra dünyanın dört bir yanına yayılıyor. Âdetâ evrensel bir bela/musibet gibi bir şey oluyor. Bu konuda da “Falanlar günah işlediler de şimdi onlar da bundan korkuyor, tir tir titriyorlar. Ohh müstahak!” filan… Bu, çok yakışık almayan bir iddia, bir söz, bir laf; bu türlü yakışıksız şeylerden sakınmak lazım. Şimdi böyle diyeceğimize, işe yarar şey şudur: Yâ Rabbi, bu bela ve musibet, bizim gibi günahkâr insanların günahlarından ötürü beşere musallat olmuş ise… Allah’ım, Senin rahmetin çok geniştir. Ömür boyu hep günah işleyen insan, ahirete giderken, Sana gelirken, esasen kapıyı aralarken ‘Eşhedü en lâ ilahe illallah ve-eşhedü enne Muhammeden abduhu ve-rasûluhu!’ diyor; böyle bir kapıyı aralama, onun kurtuluşuna vesile oluyor. Sen ‘Buyur!’ diyorsun, içeriye alıyorsun. Rahmetinin vüs’ati, bunun böyle olmasını iktiza ediyor. Yoksa Sen, hiçbir şeyi şöyle-böyle yapma mecburiyet ve mükellefiyetinde değilsin.

Evet, وَمَا إِنْ فِعْلَ أَصْلح ذُو افْتِرَاضِ*عَلَى الْهَادِي الْمُقَدَّسِ ذِي التَّعَالِي Cenâb-ı Hakk’a hiçbir şey, yapılması vâcip değildir; O (celle celâluhu), hiçbir şey yapma mecburiyetinde değildir. “İrade-i Kâmile”si, “Meşîet-i Tâmme”si, “Kudret-i Kâhire”si vardır; istediğini, istediği gibi yapar: يَفْعَلُ اللهُ مَا يَشَاءُ “Allah, her ne dilerse onu yapar.” يَحْكُمُ مَا يُرِيدُ “Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir ve onu infaz eder.”

Meseleyi bu şekilde ele alarak bize düşen şey, en kötü insanlar için bile, “Allah’ım! Kötülüklerden vazgeçmeleri için bunları Sana havale ediyoruz. إِنْ لَمْ تُرِدْ تَلْيِينَ قُلُوبِهِمْ وَسَوْقَهُمْ إِلَى الْحَقِّ وَالْعَدَالَةِ وَاْلاِسْتِقَامَةِ… Bunları Sana havale ediyoruz; bize zulmettiler, bizi ağlattılar, bize kıydılar, en masum insanlara ‘canavar!’ dediler, ‘terörist!’ dediler.

Evet, bu umumî musibete uğrayan bazı kimseler hakkında “Ohh, iyi oldu!” falan… Hayır, öyle değil bence. “Eğer bunlar, bu türlü şeyleri yapmada haksız iseler, Sana havale ediyoruz; eğer hidayetlerini, kalblerinin yumuşamasını murad etmiyorsan Sen (…) Sana havale ediyoruz!” Bize düşen şey, budur. “Ohh, iyi oldu; müstahaktınız, alın, çekin. Daha büyüğü de gelecek başınıza. Öbür tarafta da işiniz yamandır!” filan gibi şeyler ile esasen, birilerinin bölme, parçalama, darmadağın etme mevzuunda zâlimâne tecavüzlerine iştirak ederek aynı şeyleri yapma demektir ki, çok şık değil esasen. Evet, o türlü şeylerden sakınmak lazım.

Şimdi bakışımız bu olmalı, kanaat-i âcizânemce. Bu türlü şeyler, Çin’de çıkar, başka bir yerde çıkar… Hani başka bir yerdeki bir adam da buna “Çin virüsü!” filan dedi. Oradaki adam da hemen “Bu, saygısızlıktır; bir virüsü Çin’e mal etme saygısızlıktır” filan dedi. Bence hiç kimsenin bu mevzuda böyle bir levme maruz kalması uygun değil. Bunu bir levme vesile yaparak, bir kınamaya vesile yaparak insanları levmetmemeli, kınamamalı!.. Hatta denebilir ki, yapıyorlar ise bunu, kendi başlarına gelir. Bir hadis-i şerifin ifadesi ile, evet, “Ölmeden, yaşarlar onu mutlaka” hafizanallah. Bize düşen, her zaman insanca davranmadır. Bize insanca davranmasalar bile, biz insanca davranmakla mükellefiz.

***

Şimdi, bir bela gelip kapının tokmağına dokundu veya işte bizim kapımızın eşiğine ayağını bastı… Böyle endişe verici, korkutucu… Hususiyle öbür tarafa tam inanamamış insanlar için çok endişe verici bir şey; hayatı her şey zannedenler, her şeyi bu dünyada yaşamadan ibaret görenler için… كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ “Hayır hayır! Siz, peşin gelir olarak (gördüğünüz dünyanın) peşindesiniz ve onu tercih ediyorsunuz. Âhiret’i ise bir kenara koyuyorsunuz.” (Kıyâme, 75/20-21) Dünya hayatını tercih ederler, severler. Ahiret hayatını tamamen terk ederler. Bu tipten olan insanlar, hakikaten korku ve telaş içindedirler, hakikaten. Bir kısım mü’minler de o iman, kalblerinde çok iyi yerleşmemiş ise, onlar da aynı paniği yaşarlar, aynı telaşı yaşarlar.

Dolayısıyla şöyle-böyle az tembih yapılsa bunlara, kendilerine gelseler, Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etseler, “Allah’ım, bu belayı def’ u ref eyle!” deseler, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmış olurlar. Bir yönüyle hemen herkes tarafından Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmaya vesile olması açısından değerlendirilebilir. Kur’an-ı Kerim’de nazara verildiği üzere, kimi insanlar değişik musibet ve bela geldiğinde, “Aman yâ Rabbi!” filan derler. Sâhil-i selâmete çıktıkları zaman da yine bildikleri gibi davranırlar. Şimdi, insanlara bu anlatılmalı: Bildikleri gibi davranma değil… Esasen, nasıl o dalgalara maruz kaldığı zaman, nasıl belalar/musibetler onu o pençesine aldığı zaman Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ediyor, “Aman yâ Rabbi!” diyorlar… Değişik misalleri biliyorsunuz. Aynen öyle… İnsanlara onu telkin etmek suretiyle, bu belaların hemen herkes hakkında, bu musibetlerin hemen herkes hakkında Cenâb-ı Hakk’a teveccühe vesile olması için lazım gelen şeyi yapmalı, elinden gelen her şeyi yapmalı, Allah’ın izni-inayeti ile.

***

Bir ikincisi de insanlar evlere kapanıyor, günahlardan uzaklaşmış oluyorlar bir yönüyle. Şöyle-böyle, belki en az inanan insanlar içinde bile bir “Mehafetullah”, bir “Mehabetullah” duygusu oluşuyor, zannediyorum. En azından içinde o duygu oluşan insanlar için, çok önemli bir şey oluyor. Hakikaten bir “Halvet” yaşayabilirler, “Erbaîn”ler yaşıyor gibi olabilirler. Başkaları bunu ihtiyarî yapmışlar; bunlar da mecburî yapıyorlar. Nasıl şimdi bazı hicretlere/göçlere “mecburî (cebrî) hicret” diyoruz; aynen öyle de buna da “mecburi (cebrî) halvet, mecburi (cebrî) inziva” denebilir. Keşke kendilerini dinleyecek insanlar olan kimseler, yani Diyanet teşkilatları, imamlar, vaizler, müftüler bu istikamette idare-i kelamda bulunsalar; hakikaten, bu olumsuz şeyler bile çok pozitif değerlendirilebilir, Allah’ın izni-inayeti ile değerlendirilebilir.

***

Karamsar davranmamak lazım; onun kazandırdığı bir şey yoktur esasen. Bunun bile bir vech-i rahmet olduğunu düşünerek, onu aynı vesile-i necât sayarak Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etmek lazım, bu musibet ânında. Hem Allah’a karşı saygının gereğidir bu, rızasının, râzı olmanın gereğidir; hem de aynı zamanda fuzûlî laf etmek suretiyle günaha girmemenin yoludur, yöntemidir, Allah’ın izniyle.

Kim bilir böyle bir şeyden sonra -bunlar alamet-i kıyamet ise, böyle bir şeyden sonra- insanların Cenâb-ı Hakk’a daha küllî şekilde bir teveccühüne de vesile olabilir bu mesele. Ee âhirzamanda hakikaten kıyamet kopmadan az evvel inanmadık insan kalmayacak veya büyük çoğunluk inanacak, yani yeryüzünde hep inanmış insanlar -bir yönüyle- hâkim olacaklar. İnanç, nümâyân olacak… Sonra yine şeytan, orada da bir kere daha oyununu oynayacak, yeniden -Müslim-i şerifin ifade ettiği hadis-i şerife göre- “Allah Allah” diyen kalmayınca, kıyamet kopacak o zaman.

Şimdi bu iki hadise de var. Hani bu da o “Duhân”lardan bir tanesi mi? Arkadan da çekirge geliyor ve arkadan başka bir şey geliyor. Bakıyorsunuz bunlar üst üste… Bunların hepsi Cenâb-ı Hakk’a teveccühe insanları zorlayacak. Ha çok ciddî bir inanma faslı olacak esasen, iman faslı yaşanacak yeryüzünde; öyle bir fasıl yaşanacak.

***

Risaleler yazılırken, başka birileri başka şeyler yaparken, kimileri evolüsyona karşı eserler yazmış, kimileri inkâr-ı Ulûhiyete karşı eserler yazmış… Hepsinin bir yeri var. Şimdi bunları biraz günümüzün anlayışı, günümüzün idrak ufku ve günümüzde kabul gören terminolojiye göre şekillendirip programlar yaparak esasen bunu değişik yerlerde anlatmak lazım. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun on üç sene -o nûrâniyetine rağmen, insibağ gücüne rağmen, on üç sene- Mekke’deki durumu belli. Ayrılıp gitmiş Medine-i Münevvere’ye…  “Hemen birden bire beni dinlesinler, hemen olsunlar.” falan… Olmayabilir bu.

Mesela, Tevhid hakikati, Cenâb-ı Hakk’ın vücûd hakikati, Zât-ı Ehad u Samed… اَللهُ أَحَدٌ، اَللهُ الصَّمَدُ، اللهُ الْحَيُّ، اللهُ الْقَيُّومُ، اللهُ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ Bunların hepsini birer konu edinerek esasen Zât-ı Uluhiyeti anlatma, öldükten sonra dirilme imkanını anlatma… Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Söz bu mevzuda önemli kaynaklardır. Ama günümüzün terminolojisi ile esasen bunu anlatmalı. Günümüzün o mevzudaki uzmanları ile esasen o mesele yeniden ele alınmalı; kitaplar herkesin okuyabileceği birer el kitabı haline getirilmeli. Tabii bizde o tembellik var, yapamadık onu. Hazreti Üstad’ın çırpınıp durduğu o şeyler, günümüzün insanına onun idrakine göre sunulamadı, veremedik onu, maalesef.

Bu hareket, Cenâb-ı Hakk’ın bir lütfu, Allah’ın bir lütfu oldu. Fakat bizim hatamız; geldi zâlimler musallat oldular. Kendimden biliyorum ben, kendimi ne kadar levm ettiğimi bilemezsiniz. O üç-beş tane serseri, haydut, okuma bilmez, kitap bilmez, filan; kalkıp bunları idare edemediniz, üzerinize geldiler bunlar ve o mübarek oluşumu kırdı geçirdiler, kezzap döktüler mübarek bir kaynağa… Evet, kendimden, kendimizden biliyorum onu ben. Kim bilir ne olurdu… Ama kim bilir; belki şimdi olanlar ile neler olacak; onu da yalnız Allah bilir. Şu olanlarla esasen öyle bir noktada bulunuluyor ki, açılımı biraz daha açtığınız gibi, makas biraz daha açıldığında belki diyeceksiniz, “Allah Allah! Bu, ötekinden daha hayırlıymış!” Bilemeyiz bunu, Allah’ın izni-inayeti ile.

Yalnız hiçbir müspet işi kendimizden bilmememiz lazım. Madem Müessir-i Hakiki O’dur, işi Sahibine vermeli; burada nankörlük yapmamalı. Fakat, hiçbir şey olmadı da dememeli, tahdîs-i nimet kabilinden “Allah’a binlerce hamd ü senâ olsun!” demeli!..

Duaya Davet

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Sesli dinlemek icin   >>>  TIKLAYINIZ   <<<

Kıymetli arkadaşlar,

Bütün dünyada olduğu gibi burada da Corona Virüsü Salgını önemli bir gündem maddesi. Elden geldiğince tedbirler alındı; doktorlar başta olmak üzere uzmanların tavsiyelerine uyuluyor.

Fethullah Gülen Hocaefendi, her fırsatta tedbir açısından şu hususları yeniden dile getiriyor:

Arkadaşlarımız bulunduğu ülke ve beldelerde uzmanların salgınla ilgili almış olduğu kararlara harfiyen uymalılar. Salgının şiddetine, coğrafi şartlara ve nüfus yapısına göre farklı tedbirlere başvurulabiliyor; bu açıdan mahalli idarecilerin ve uzmanların tavsiye ve kararlarına uymak hayati önem taşıyor.

Genel manada, toplu yerlerden uzak kalmak lazım. Ferdî ve içtimaî hayat yönünden farz diyebileceğimiz zarurî bir iş olmazsa dışarıda dolaşılmamalı.

Bu konularda hassas davranılırken, yardımımıza muhtaç insanlar da bütün bütün kendi hallerine terk edilmemeli. “Teâvün” düsturunun aksamaması için herhangi bir faaliyet zaruri ise bu, mümkün olan en az sayıda, belki iki üç insanla, uzmanların ifade ettiği şekilde ve mesafeler korunarak, sağlık otoritelerinin tavsiyelerine uyularak yapılmalı.

Muhterem Hocamız, bunları ifade etmenin yanı sıra sürekli Allah ile irtibat üzerinde duruyor. Bu musibetten çıkarılacak pek çok ibret ve mesaj bulunduğunu, fakat başkalarını suçlamanın mümine yakışmayacağını, bize düşen vazifenin kendi kusurlarımıza odaklanıp bir kere daha tevbe ve istiğfarla Allah’a yönelmek olduğunu belirtiyor.

Not ettiğimiz cümlelerden bazıları şöyle:

* Cenâb-ı Hak’tan çok uzak düştük; O bize yakınlardan yakın fakat biz kendi uzaklığımızın mahkûmu ve mağduru olduk. Allah Teâlâ, وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ “And olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 50/16)

Evet, O bize hep yakın ama biz O’ndan uzak düştük. Biz kendimize bakmalıyız, muhasebemizi bu çerçevede yapmalıyız.

* Doğru; hadiselerin de bir dili vardır. Böyle geniş çaplı bir musibet ve felaketin geniş dairede işlenen cinayetlerden olduğu akla gelse de, bu dili okurken, biz üzerimize düşen vazifelerin hakkını veremediğimizi düşünerek kendimizi sorgulamalıyız; bu şekilde bir muhasebe ile daha müstakim olabiliriz.

* Başa gelen musibetler ile günahlar arasında mutlaka bir irtibat vardır. إِنَّ اللهَ لاَ يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا وَلَكِنَّ النَّاسَ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ  “Şüphesiz Allah, hiç kimseye zulmetmez; fakat insanlar, kendilerine zulmederler.” (Yûnus, 10/44) Fakat biz başkalarının hata ve kusurlarıyla uğraşma yerine kendi günahlarımızla yüzleşmeliyiz. Mesela, marufa teşvik, iyilikleri temsil ve güzellikleri yayma gibi vazifeler ümit vaad edici bir şekilde yapılamamış olabilir. Çünkü insanlığın salâhını düşünen, bunu hayatının gayesi bilip onun için yaşayan halis bir zümrenin gelecek vaat etmesi semavî ve arzî belâlara paratoner olması açısından önemlidir.

* Cenâb-ı Hak, وَمَا كَانَ اللهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ “Sen, onların içlerinde olduğun sürece, Allah onları helâk etmeyecektir. Onlar istiğfar ettikleri sürece de Allah onları helâk etmeyecektir.” (Enfâl, 8/33) buyuruyor.

Muhterem Hocamız, yine bu tür mülahazaları seslendirdiği bir an “Arkadaşlar dua ediyorlar mı?” diye sordu. Sonra şöyle dedi: “Daha önce toplu dua yapıyorduk ama şimdilerde toplanılamıyor. Fakat herkes bulunduğu yerde farklı duaları seslendirebilir. Mesela; “Ey ihtiyaç ve hâcetleri gideren Rabbimiz, bizim bütün ihtiyaçlarımızı gider; ey belâları def’ u ref’ eden Sultanımız, başımıza gelmesi muhtemel bütün belâları def’ eyle!” deyip  “Veba ve Korona Virüsü Salgını” da buna ekleyebilir. Peygamber Efendimiz’den nakledilen pek çok dua var; bunlar sürekli okunabilir. Hatta bazı duaları bir arkadaşımıza okutup kayda alsanız; her mekânda dinlense ve bir hatırlatıcı gibi olsa, evlerde her an o mübarek yakarışlarla Allah’a teveccüh edilse.”

Muhterem Hocamızın o esnada okuduğu ve tavsiye ettiği duaları derledik; bir arkadaşımıza okuttuk. Yazılı ve sesli olarak arz ediyoruz.

Bu vesileyle, esbaba riayet ve tedbirin yanı sıra, bir kere daha bütün insanlık için hâcet duası çağrısında bulunuyoruz. Hafîz ü Hâfiz Rabbimiz hepimizi maddi manevî hastalıklardan muhafaza buyursun.

***

HACET DUASI WORD DOSYASI:  TIKLAYIN

 

HACET DUASI PDF DOSYASI: TIKLAYIN

 

***

اَللهُ أَكْبَرُ كَبِيراً وَالْحَمْدُ للهِ كَثِيراً، فَسُبْحَانَ اللهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً.

اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ. وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِنَا وَسَنَدِنَا ومَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِين.

لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، اَلْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ، أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْعِصْمَةَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلَامَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ، لَا تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلَّا غَفَرْتَهُ وَلَا هَمًّا إِلَّا فَرَّجْتَهُ وَلَا حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلَّا قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ.  اَللّهُمَّ كَاشِـفَ الْغَمِّ مُفَرِّجَ الْهَمِّ مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ إِذَا دَعَوْكَ رَحْمانَ الدُّنْيَا وَاْلاخِرَةِ وَرَحِيمَهُمَا فَارْحَمْنِي فِي حَاجَتِي هذِهِ بِقَضَائِهَا وَنَجَاحِهَا رَحْمَةً تُغْنِينِي بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ. اَللّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيّـِكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ، يَا مُحَمَّدُ إِنِّي أَتَوَجَّهُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي هَذِهِ لِتُقْضَى لِي، اَللّهُمَّ فَشَفّـِعْهُ فِيَّ.

اَللَّـهُمَّ يَا قَاضِيَ الْحَاجَاتِ وَيَا دَافِعَ البَليَّاتِ اِقْضِ حَوَائِجَنَا كُلَّهَا يَا أَرْحَمَ الرَاحِمِين.

اَللَّـهُمَّ أَجِرْناَ وخَلِّصْنَا وَنَجِّنَا مِنَ الْوَبَاءِ وَالْبَلاَءِ وَمِنْ سَيِّءِ الْأَمْرَاضِ وَالْأَسْقَامِ (لَا سِيَّمَا فِيرُوسِ كُورُونَا).

بِسْمِ اللهِ، (أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللهِ وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ وَأُحَاذِرُ) مِنْ وَجَعي هٰذَا.

اَللَّـهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، مُذْهِبَ الْبَأْسِ، اِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لَا شَافِيَ إِلَّا اَنْتَ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا.

بِسْمِ اللهِ، بِسْمِ اللهِ، بِسْمِ اللهِ، بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ، اللهُ يَشْفِيكَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ بِسْمِ اللهِ أَرْقِيكَ، اللهُ يَشْفِيكَ مِنْ كُلِّ دَاءٍ فِيكَ.

اَللَّـهُمَّ عَافِنَا فِي اَبْدَانِنَا، اَللَّـهُمَّ عَافِنَا فِي اَسْمَاعِنَا، اَللَّـهُمَّ عَافِنَا فِي اَبْصَارِنَا، اَللَّـهُمَّ عَافِنَا فِي كُلِّ أَعْضَائِنَا وَجَوَارِحِنَا وَلَطَائِفِنَا وَحَوَاسِّنَا الظَّاهِرَةِ وَالْبَاطِنَةِ، لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ.

Büyük Allah’tır, her türlü hamd ü senâ O Yüceler Yücesi’nin hakkıdır ve sabah-akşam tesbîh ile anılmaya layık yalnız O’dur.

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a sonsuz hamd ve şükür, Kâinatın Medar-ı Fahri Efendimiz (aleyhisselam)’a, âline ve ashabına da nihayetsiz salât ü selam olsun.

Hüznümü ve kederimi başkasına değil, yalnızca sana şikâyet ediyorum. Rabbim! Yegâne ilah Sensin, Senden başka hakiki ma’bud yoktur. Sübhânsın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Allah’ım! Ya Rab! Bana ciddî bir zarar dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.

Bir kere daha ikrar ediyorum ki, Halîm ü Kerîm Allah’tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azîm’in Rabbi Allah’ı tesbih ederim. Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Rabbim, Senden, rahmetinin gereklerini, merhametini celbedecek vesileleri, gerçekleşmesi muhakkak olan mağfiretini, günahtan korunmayı, her türlü iyiliği kazanmayı, her türlü günahtan da selâmette olmayı istiyorum. Bende bağışlamadığın hiçbir günah, gidermediğin hiçbir keder, Senin rızana muvafık olup da karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma ya Erhamerrâhimîn.

Allah’ım, Sen kullarının ihtilaf ettikleri şeylerde hüküm verirsin. “Yüce ve Azim Allah’tan başka ilah yoktur. Halîm ve Kerîm Allah yegâne ilahtır.” hakikatini tasdik ederek sana yöneliyorum. Yedi semanın ve Arş-ı Azîm’in Rabbi Allah’ım, Seni tesbih ve eksik sıfatlardan tenzih ederim. “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” imanıyla Sana hamd ü senada bulunuyorum. Ey kederleri gideren, tasaları kaldıran, dua ettiklerinde çaresizlerin duasına icabet eden Allah’ım.. ey dünya ve ahiretin Rahman ve Rahîm’i! Şu ihtiyacımın giderilmesi ve tamamlanması hususunda -başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde- bana merhamet et. Allah’ım Sen’den diliyor ve dileniyorum, Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’i vesile edinerek Sana teveccüh ediyorum. Ya Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm), ey efendim, şu hacetimin yerine getirilmesi için seni vesile yaparak Rabbime yöneliyorum. Allahım, Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’i hakkımda şefaatçi eyle.

Ey ihtiyaç ve hâcetleri gideren Rabbimiz, bizim bütün ihtiyaçlarımızı gider; ey belâları def’ u ref’ eden Sultanımız, başımıza gelmesi muhtemel bütün belâları def’ eyle; ey Erhamerrâhimîn.

Allah’ım, vebadan, her türlü beladan, her çeşit rahatsızlık, hastalık ve derdin kötülüklerinden, özellikle şu anda maruz kalınan Corona Salgını’ndan bizi koru, kurtar, halâsa erdir!

Bismillah!.. Hissettiğim ve hissedeceğim ağrının, beni inletmesi muhtemel acıların şerrinden, Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım.

Ey bütün insanların Rabbi, ey acı ve ızdırapları gideren Allah’ım! Bu hastalığa da şifa ver. Şifa veren ancak Sensin; Senden başka Şâfi yoktur. Öyle bir şifa lütfet ki, hastalıktan hiçbir iz bırakmayacak şekilde olsun.

Bismillah!.. Bismillah!.. Bismillah!.. Sana eziyet veren her şeyden, her canlının şerrinden Allah’ın ismiyle sana okur üflerim, dilerim Allah sana şifâ verir. Allah’ın ismiyle sana okur üflerim, dilerim Allah sana her türlü derde karşı şifâ verir.

Allah’ım, bedenimize afiyet ver. Allah’ım, kulaklarıma afiyet ver. Allah’ım, gözlerimize afiyet ver. Allah’ım bütün uzuvlarımıza, organlarımıza, manevi melekelerimize, zahir-batın bütün duygularımıza afiyet ver. Bütün bunlara ancak Sen muktedirsin, Senden başka ilah yoktur.

Ramazan’ı Uğurlarken

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Kıymetli arkadaşlar,

Ramazan ayı boyunca ara verilen Bamteli sohbetleri henüz başlamadı. 

Ekteki videoda muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin son teravih namazından sonraki hasbihalinden bir bölüm ile bayram hutbesi ve duasından kesitler bulacaksınız.

Muhabbetle…

Zulüm, Hizmet Gönüllülerini Şiddete Sevkeder Mi?

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

“Kötülük yapanları, kalben ölmüş insanları, nefis ve enâniyet cihetiyle hortlamış insanları, Allah’ım, insanlık ufkuna hidayet eyle! Gönüllerine lüyûnet lütfeyle. وَإِلاَّ، اَللَّهُمَّ عَلَيْكَ بِهِمْ “Allah’ım kalblerini yumuşat; iman, İslâm, ihsan, sadâkat, istikamet ve muhabbete karşı, hizmetimize, hareketimize, cemaatimize, müesseselerimize karşı kalblerini yumuşat! Şayet muradın bu değilse, Allah’ım onları Sana havale ediyoruz!..” diyoruz. اَللَّهُمَّ عَلَيْكَ بِهِمْ، اَللَّهُمَّ عَلَيْكَ بِهِمْ “Allah’ım onları Sana havale ediyoruz! Allah’ım onları Sana havale ediyoruz!..” Gücümüz yetmiyor, ne diyelim?!. اَللَّهُمَّ عَلَيْكَ بِهِمْ

Gücümüz olsa bile, “Biz, muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur!” diyoruz. Silahla, hoyratlıkla üzerimize gelenlere, yumruğumuzla bile mukabele etmiyoruz. Yüz ekşitmekle bile mukabelede bulunmuyoruz, sert bir kelimeyle bile mukabelede bulunmuyoruz; çünkü bunları, insanî karakterimize aykırı buluyoruz.

El-âlem yapmış bunu fakat biz yapmayacağız; ahd ü peymânımız var, yapmayacağız!.. Ezseler bile, onlar gibi davranmayacağız! Öldürseler dahi onlar gibi davranmayacağız!.. Onlar gibi davranmaktansa, on defa ölmeyi tercih edeceğiz, yirmi defa ölmeyi tercih edeceğiz, Allah’ın izni ve inayetiyle. Allah’a güvenmenin ve Allah yolunda olmanın gereği budur. Katlanacağız bunlara. Nöronlarımızı kontrol altına alacağız, şeytanın nüfuz etme deliklerini kapayacağız; meleklere nüfuz etme pencereleri, kale kapıları açacağız, Allah’ın izni ve inayetiyle. Ve Cenâb-ı Hak’tan gelen o şeyleri hep hoşnutlukla karşılayacağız.”

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bu sohbetinin tamamı “NE GÜZEL YOL, NE İYİ ARKADAŞLAR!..” başlığıyla şu linktedir: http://www.ozgurherkul.org/bamteli/bamteli-ne-guzel-yol-ne-iyi-arkadaslar/

Tevhîdnâme (Sesli)

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Tevhid; vahdet kökünden, bir kılma, bir sayma, Allah’ı birleme, “Lâ ilâhe illallah” hakikatine inanma ve bu yüce hakikati sürekli tekrarlayıp durma mânâlarına gelir.

Sofîye ıstılahında tevhide, bu mânâların yanında; yalnız Bir’i görme, Bir’i bilme, Bir’i söyleme, Bir’i isteme, Bir’i çağırma, Bir’i talep etme ve O’ndan başkasıyla olan münasebetlerini de hep O’na bağlama, her şeye O’ndan ötürü alâka duyma anlamları da yüklenmiştir.

Başından sonuna kadar Kur’ân-ı Kerim’in her tarafında tevhid mazmununun bir nabız gibi attığı görülür. Hak dostları, Yüce Kelâm’ın rehberliğinde her yönüyle “tevhid” konusuna vurguda bulundukları manzum ve mensur eserler yazmışlardır ki bunlara genelde “tevhîdnâme” denilegelmiştir.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de son dönemde bir “tevhîdnâme” yazmıştı ve o camî münacaatı değişik formatlarda sitemizden de neşretmiştik.

Bugün o “tevhîdnâme”yi latif bir sedanın okuyuşuyla arz ediyoruz.

Güncellenmiş PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

Türkçe Tercümesi ile birlikte (PDF) indirmek için tıklayınız.

Türkçe Tercümesi ile birlikte (WORD) indirmek için tıklayınız.

M. Fethullah Gülen Hocaefendi’den Yeni Münacaat ve Naat’lar…

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi yeni Münacaat ve Naat’lar yazdı.

Hocamız, her sabahki dersten sonra yeni şiirlerinin birkaçını okuyup gerekli son tashihleri yapıyor.

İnşaallah, yeni Münacaat ve Naat’lar Çağlayan Dergisi’nin gelecek sayılarında yer alacak.

Şimdilik, muhterem Hocamızın ders halkasında okuyup tashih yaptığı esnada kaydettiğimiz görüntülerin bir kısmını paylaşmak istiyoruz.

Dualarınız istirhamıyla…

Rızkı Hudâ’dan Bilip Kula Minnet Etmeyenler (Binlercesinden Bir Örnek Aile)

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Masum bebeklere, müşfik annelere varıp uzanan bir zulüm var ülkemizde.

Öyle ki, yüzlerce bakıma muhtaç ve emzikli çocuk da esir bugün hapishanelerde.

Zalimler zulme doymadıkları gibi, diğer diller de lâl kesilmiş, dilsiz şeytanlar her köşede.

“Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazân azap;

Yaz günü yaprakları solduran hicrân azap.

Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem;

Can azap, cânân azap, her günkü yârân azap.

Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli,

Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harmân azap.”

Böyle bir atmosferde ne çok acı var ortak olunması gereken; ne çok dert var dillendirilmesi icap eden.

Ne var ki, o elemleri beş on dakikalığına kalbin bir köşesine emanet edip bir fedakârlık destanını nazara vermeye çalışacağım.

Yüzbinlerce günahsız, olmadık bahanelerle uzaklaştırıldı eşinden, aşından, işinden.

Zulüm kararnâmeleriyle on binlerce insan sorgusuz sualsiz atıldı mesleğinden.

Kimileri zindana tıkıldı, kimileri de bırakıldı dışarıda çaresizliğin kollarına;

Hatta kelepçeler takıldı mağdurların imdadına koşmak isteyen fedakâr ruhlara.

Fakat dünyaperest zalimlerin bilmediği/bilemediği bir husus vardı:

Hizmet gönüllüleri için şu mülahaza bir şiardı:

“Fakat bütün bunlar sizde katiyen sarsıntı meydana getirmemeli. Biz her birerlerimiz çarşıda pazarda demircilik yaparız, ayakkabı boyacılığı yaparız, şuna buna takke öreriz, çorap dokur satarız, Allah’ın izni ve inayetiyle bu işi devam ettiririz ve Allah’ın yanında olduğu, zahîr bulunduğu bir meseleyi, dünyanın bütün şeytanları toplansa, O’nun izni, müsaadesi olmadan engelleyemezler.” (M. Fethullah Gülen Hocaefendi)

“İnsanlara el açmak, hep gîrân geldi bize,

Mihrabı Hak olana bu türden gîrân azâp.

Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan,

Vicdanı hür olana, minnetli ihsan azâp.”

Bu hissiyatla;

“Rızkımızı veren Allah’tır!” dedi;

Tam inandı buna adanmış ruhlar.

Sa’y ü gayreti sırf vesile bildi,

“Vira bismillah”, işe koyuldular.

İşte, on binlerce müstağnî aileden bir misâl,

Yüz binlerce iffetli ve aziz fertten birkaç nümûne-i imtisâl

Ahmet Kurucan:

Özellikle Zaman gazetesindeki yazılarıyla tanınan ilahiyatçı, yazar.

Hayatını okumaya okutmaya vakfetmiş; senelerce Hocaefendi’nin rahle-i tedrisinde diz çökmüş; uzun yıllar Diyanet’te vaizlik başta olmak üzere değişik hizmetlerde bulunmuş bir ilim adamı.

Farklı programlar vesilesiyle Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde konuşmalar yapmış bir hatip.

Köşe yazıları, makaleler, tahliller ve kitaplar ile iz bırakmış velûd bir dimağ, semeredâr bir kalem.

Evet, ilmi ve kültürel birikimi zengin; fakat o, dünyayı bir misafirhane bilip fazla yük edinmekten kaçınmış müstağnîlerden.

Çalıştığı gazete barbarlarca kapatılıp yağma edildiği gibi, 15 Temmuz’dan sonra haramîler tarafından bütün müesseselere de çökülünce hem kendisi hem de pek çok yakını, dostu ve arkadaşı işsiz kaldı.

Söz konusu nefsi olsa, bir şekilde idare eder ve o güne dek olduğu gibi kendisini tamamen ilmî faaliyetlere ve Hizmet’e müteallik işlere verirdi. Ne var ki, hem kendi ailesinden hem de eşinin yakınlarından bir hayli insan mağduriyete uğradı.

Ahmet Hoca, birkaç tanışı ve refika-i hayatıyla yaptığı istişare sonucunda çalışmaya karar verdi. Altı ay kadar aralıksız boya, badana, tamir ve inşaat işlerinde çalıştı. Daha sonra ise bir halı deposunda işe başladı. O hâlâ aynı depoda çalışıyor.

Şu kadar var ki, akşamları sohbet, müzakere ve yazı ile meşgul olmaktan, Hizmet’e dair mesuliyetlerini edâdan ve hafta sonları gidebildiği konferanslardan da geri durmuyor.

Zehra Kurucan:

Ahmet Hocamın eşi,

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de yeğeni.

Eğitim, diyalog ve hayır faaliyetlerinin müdâvimi.

Ailesinden bir hayli insan, hapiste, gaybubette ya da cebrî hicrette.

Kendisini çoktan unutmuş. Mağdur ve mazlumlara yardım etmek için işe koyulmuş. Önce bir mermer fabrikasında, sonra bir fırında ve akabinde bir kitapçıda her gün 12 saat çalışmış; ilk aylarda birinden çıkıp diğerine koşarak iki işyerinde birden alın teri dökmüş. Şimdi bir halı deposunda, haftada 6 gün onar saat çalışıyor. Ayrıca, havlu, bornoz, şemsiye, banyo perdesi gibi ürünler alıp İnternet üzerinden satıyor.

Bir aylık kazancıyla bir mağdurun imdadına, diğer ay bir başkasının yardımına yetişmek için çırpınıyor.

Ahmet Hocam ve Zehra ablam, çalışıp kazanmak ve mazlumlara yardıma koşmakla da yetinmemişler. Kendilerinden sonra hicret edenlere bir nevi ensâr olmuş, evlerini açmışlar. Şimdi Betül Hanım, Numan Bey ve Fazilet Teyze ile mübarek hanelerini paylaşıyorlar.

Betül Yiğit:

Hocaefendi’nin diğer bir yeğeni.

Zehra Kurucan hanımın da kız kardeşi,

Güzel bir neslin yetişmesi için kermes kermes koşmuş bir hayırsever.

Nihayet Mevlâ ona da hicret yolunu göstermiş; hayat arkadaşıyla birkaç aylık bir başka ülkede konukluktan sonra Amerika’ya gelmiş.

Gelir gelmez de işe başlamış; şimdi bir mermer fabrikasında çalışıyor.

Numan Y. Yiğit:

Hayatını eğitime adamış bir ilahiyatçı,

Senelerce eğitim kurumlarının sorumluluğunu üstlenmiş, talebeler yetiştirmiş; yurt içi ve yurt dışında yüzlerce seminer vermiş bir ilim adamı.

Şimdi, Hizmet gönüllüsü olarak vazife ve sorumluluklarını yerine getirme gayretinin yanı sıra, her fırsatta eşinin çalıştığı mermer fabrikasına koşup ona yardım ediyor; mazlumların mağduriyetlerini paylaşıyor.

Ve Fazilet Teyze:

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kız kardeşi.

Damadı Ahmet Hoca ve kızı Zehra hanımın evinde bereket vesilesi.

64 yaşından sonra bir nevi iş hayatına atılmış. Sipariş üzerine içli köfte, mantı, su böreği, sarma gibi yiyecekler hazırlıyor. Kazandıklarıyla, çocuklarından ve torunlarından başlamak üzere, mağdurların imdadına koşmak için çalışıyor. Evet, en önemlisi paylaşıyor; mazlûmiyeti, mağduriyeti, ızdırabı ve yükü paylaşıyor.

Bunlar sadece bir hanenin fedakârları.

Allah’a şükürler olsun ki, bu ruh hali ve gayret, Hizmet gönüllülerinin ortak paydaları.

Geçen gün kendi fıtratına çok ters bir işte mesai yapan bir arkadaşıma; “Falan kuruma bir insan lazım; orada çalışsanız!” dedim. Cevabı şöyle oldu: “Biz senelerdir bu ülkedeyiz; buranın şartlarını öğrendik. Şöyle böyle bir ekmek parası kazanırız. Fakat yeni gelen muhacir kardeşlerimiz var, onlar henüz buralara yabancı; orada onlardan biri istihdam edilse. Biz dışarıda çalışalım ki onların gurbet çileleri azalsın.”

Hâsılı, hizmet gönüllüleri çorap örüyor, taş kırıyor, ayakkabı boyuyor, tezgâhtarlık yapıyor ama kimseye minnet etmiyorlar; izzetlerini, iffetlerini muhafaza ile beraber alın teriyle iaşelerini kazanıyor; başkalarına da yardım için uğraşıyorlar. Bu arada Hizmet’e dair sorumluluklarını da müdrik bulunuyorlar. Zira onlar şuna gönülden inanıyorlar:

Allah’a ubudiyet, yaratılış gayemiz,

İnsanlığa hizmet, birinci vazifemiz

İşimiz/mesleğimiz ise, bir rızık vesilemiz.

Allah Teâlâ, Hakk’a adanmış ruhların her birini sürpriz nimetleriyle sevindirsin, helal rızıklarını bereketlendirsin; kötü nazarlardan ve muzır ins ü cândan muhafaza eylesin; ihlas ve istikâmetlerini devam ettirsin.

***

Not: Videoda kullandığım bazı görüntüleri, “Torunlarımıza hatıra kalsın!..” demek suretiyle muhataplarını razı edip çeken ve ısrarlarımız sonucunda bize de gönderen Zehra Kurucan Hanımefendi’ye teşekkür ederim.

Osman Şimşek

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un Silahlı Saldırı Sonucu Öldürülmesiyle İlgili Video Mesajı:

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

“US-based cleric rejects accusation by Turkey’s leader to Russian envoy’s killing.” başlığıyla “The Associated Press” haber ajansı tarafından neşredilen mesaj şöyle:

 Öncelikle, öteden beri hep terörü telin ettik. Bu açıdan Rus büyükelçisine karşı yapılan terörü de yürekten telin ettiğimi bir kere daha tekrar edeyim; telin ediyorum.

İkincisi, bu zat Rusya’daki hizmetlerimize karşı sempati duyan bir insan, arkadaşlardan dinlediğime göre. Hatta aktivitelerine iştirak etmiş; orada çok pozitif şeyler konuşmuş. Bu açıdan yine telinimi yeniliyorum o mevzuda. Bütün Rus halkına da baş sağlığı diliyorum; hususiyle de idarecilerine başsağlığı diliyorum. Dilerim onlar da bu meseleyi öyle görür, öyle değerlendirir ve ona göre karar verirler.

Bu katil, kanlı katil, onların yanlarındaymış. Değişik zamanlarda o zatın, baştaki zatın, sayın Cumhurbaşkanı’nın korumacılığı vazifesini de derpiş etmiş (yapmış), hatta 10 defa bulunduğunu söylüyorlar, medya söylüyor bunu. Bu kadar yakınında bulunan bir insan. Sonra ben Nusra’danım falan diyen bir insan. Böyle evvel ve âhir hareketle münasebeti olmadığı apaçık. Bir de 2014 den sonra alınmış.

Esas, uzman, o mevzudaki terör uzmanlarının bertaraf edilmesi, ayıklanması, atılması, o meselenin yakın takibinin ihmale uğraması, yapılması gerekli olan şeylerin yapılmaması… Bunlar da ayrı hatalar. Bir de o zatı o işte vazifelendirmek, silahlı olarak “Sen git, koru!” falan demek mevzuu.

Bunlar biraz evvel bahsettiğim gibi ya çok ciddi bir basiretsizliğin ifadesi veyahut kastın ifadesi; yani: “O yapsın, bir başkasına mal edelim!..”

Eğer basiretsizliğin ifadesi ise, “Nasıl olsa böyle bir şey oldu, onu falanlara fatura edelim; bir kere daha bunları o aralık hadisesinde olduğu gibi, sonra haziran hadisesinde olduğu gibi bir kere daha karalayalım bunları!..”

Bir de en tehlikelisi, kanaat-i acizanemce -yine icmalen ifade ettim, bu hadise (gösteriyor) ve bana öyle geliyor ki, bundan sonra da bir kısım kimseleri bu türlü öldürmek suretiyle onu da yine Hizmet’e, Hizmet hareketine mal etmek isteyecekler.

Dünya belki bunlara gülecek, yani inanmayacak. Bütün dünya bunlara gülecek ve inanmayacak. O hadise de bir numaralı, kendisini böyle sorumlu gören Rusya bile, bu meseleyi reddettiğine göre esasen onların bu türlü şeyleri dünyaya kabul ettirmeleri mümkün değil

Ben dilerim, bundan sonra o türlü olumsuzluklara, terör hadiselerine Cenâb-ı Hak fırsat vermez; o türlü şeyleri planlayanların Cenâb-ı Hak başlarına dolar onu.

Efendim, ayak oyunu peşinde koşturuyorlar… Allah mutlaka ona mukabelede bulunacak, yaptıkları kötülükleri kendi başlarına dolayacaktır.

***

Translation of Transcript of Fethullah Gulen’s Video Message Regarding Assassination of Russian Ambassador Andrey Karlov

First, we have always condemned terrorism. In this regard, I reiterate that I sincerely condemn the act of terror against the Russian Ambassador. I condemn it.

Secondly, this person (Russian Ambassador) had sympathy for Hizmet activities in Russia. I heard from my friends that he attended their activities and talked favorably. In this regard, I repeat my condemnation again. I send my deepest condolences to all Russian people, especially to their leaders. I hope they will see and assess this matter likewise.

This assassin, the bloody assassin was with them. He was assigned as a security guard for Mr. (Turkish) President at different times, about ten times as it was mentioned in the media. A person this close to them, and as he claims he is from Al-Nusra, it is obvious that he has nothing to do with the movement in the past and the present.

In addition, he was hired in 2014 (as a police officer). Mainly, due to purging and dismissing of (counter) terrorism experts (in the police), close surveillance of that matter was neglected. Neglecting the things that had to be carried out is a different mistake.

And to give this duty to that person, to give him the assignment of serving as an armed guard, this is either a serious case of incompetence or it is done intentionally.

Let him do it and we can blame the incident on somebody else.

If it is a manifestation of incompetence, lack of foresight, then (they might have thought) let’s blame it on those people (Hizmet movement).

Let us blame and defame them one more time, as we did in the December 2013 incident (the corruption) probe) and as in July incident (The coup attempt. Note: He actually says June, but probably that’s a slip of the tongue).

And the most dangerous possibility, in my humble opinion, as I alluded before, is that it appears that they will facilitate other assassinations and will attempt to blame them on Hizmet movement.

Perhaps the world will laugh at them and won’t believe them. The whole world will laugh at them and will not believe them.

Since Russia, who takes this incident most seriously, denies those (Turkish government’s) claims, it is not possible for them (Turkish government) to convince the world with such accusations.

I wish and hope that from now on God will not allow any such negative incidents, terrorist incidents to happen. I hope that God foils the plans of those who plan such incidents and turns their plans backwards.

Indeed they are seeking mischief (or malice).

But God will surely counter their plans and foil them.

526. Nağme: İnkisâr, Gırtlak Ağaları ve Tevhîdnâme

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Tevhid; vahdet kökünden, bir kılma, bir sayma, Allah’ı birleme, “Lâ ilâhe illallah” hakikatine inanma ve bu yüce hakikati sürekli tekrarlayıp durma mânâlarına gelir.

Sofîye ıstılahında tevhide, bu mânâların yanında; yalnız Bir’i görme, Bir’i bilme, Bir’i söyleme, Bir’i isteme, Bir’i çağırma, Bir’i talep etme ve O’ndan başkasıyla olan münasebetlerini de hep O’na bağlama, her şeye O’ndan ötürü alâka duyma anlamları da yüklenmiştir.

Başından sonuna kadar Kur’ân-ı Kerim’in her tarafında tevhid mazmununun bir nabız gibi attığı görülür. Hak dostları, Yüce Kelâm’ın rehberliğinde her yönüyle “tevhid” konusuna vurguda bulundukları manzum ve mensur eserler yazmışlardır ki bunlara genelde “tevhîdnâme” denilegelmiştir.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, dil, kalb, Ahmet Feyzi Ağabey, inkisâr, gırtlak ağaları, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri, tevhîd ve Sultan Ahmet’e temas ettiği bu sohbetini son günlerde kendisinin yazmış olduğu “tevhîdnâme”den bir bölüm okuyarak bitiriyor.

Hem sohbeti hem de muhterem Hocamızın kaleme aldığı o “tevhîdnâme”yi (yaptığımız tercümesiyle beraber) arz ediyoruz.

PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

Türkçe Tercümesi ile birlikte (PDF) indirmek için tıklayınız.

Türkçe Tercümesi ile birlikte (WORD) indirmek için tıklayınız.

 

525. Nağme: Yalancıların Mumu ve Yamacıların Çavuşu

Herkul | | HERKUL NAGME, NAGMELER

Kıymetli dostlar,

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin -aşağıda özetlediğimiz hadiseye de temas ettiği- dünkü hasbihalini sunuyoruz.

***

DIŞİŞLERİ BAKANI’NIN İİT YALANI VE GERÇEKLER

Yalan çirkin olduğu gibi, bir insanı “yalancı” şeklinde anmak da en azından hoş değil. Neylersiniz ki, bu dönem “kezzâb” üretiyor; hılaf-ı vaki beyan, iftira ve bühtan tiryakilerini başka türlü zikretmek de mümkün olmuyor.

Yalan, kimseye yakışmaz ama bir devlet adamına asla! Heyhat ki, Dışişleri Bakanı -hem mevcut idarenin bühtanlarından oluşan bir önerge hazırlattı hem de ondan hareketle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Hizmet Hareketi’ni terörist ilan ettiği yalanını yaydı; gerçek ortaya çıkınca da bir yanlışı, daha büyük cürümlerle kapama peşine düştü.

Bilindiği üzere, Erdoğan ve şürekâsı, harcadıkları on milyonlarca dolar lobi ücretine rağmen, Hizmet gönüllülerinin birer terörist oldukları iftirasını hiç kimseye kabul ettiremediler.

Çabaları akim kaldıkça hırslandı ve devlet işlerini dahi bu menfur hedeflerine alet etmeye başladılar. En son, Özbekistan’ın başkentinde yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları Konseyi’nde de bu arzularını gerçekleştirmek için çırpındılar.

Hizmet Hareketi’nin terör örgütleri listesine alınmasını öneren bir teklifi aylar öncesinden hazırlamış; uzun bir süreden beri dünyanın dört bir yanına gönderdikleri iftira dosyalarına bunu da dâhil etmişlerdi. Ne var ki, onca çabaları yine fiyasko ile neticelenmiş, sundukları teklif ruznameye bile girememiş ve genel kurulda asla görüşülmemişti.

İki gün süren toplantılar boyunca T.C. Dışişleri Bakanı her fırsatta bu konuyu gündeme getirmişse de meselenin zikri bile kendi konuşmaları ve sunduğu teklifle sınırlı kalmıştı.

Kendisine verilen misyonu tamamlayamamış olmanın üzüntü, endişe ve telaşıyla olsa gerek, Bakan daha toplantılar devam ederken bir mesaj yayınlamış; İİT tarafından Hizmet Hareketi’nin terör örgütleri listesine alındığını duyurmuş ve bunu zift medyasına servis ettirmişti.

Fakat İİT Sonuç Bildirisi açıklanınca, Hizmet Hareketi’nden tek bir kelimeyle dahi bahsedilmediği görüldü. Evet, bir devlet adamı açık açık yalan söylüyor, kendi kizbine dışişleri bakanlığını, medyayı ve İİT’yi de alet ediyordu. (Sonuç bildirisini bu linkten bulabilirsiniz: http://www.oic-oci.org/…/…/43/en/docs/final/43cfm_dec_en.pdf )

Bu yalan ortaya çıkar çıkmaz, dönem başkanlığı avantajını da kullanarak İİT’nin İnternet sayfasından “sonuç bildirisi”ni ve görüşülen mevzuların dokümanlarını kaldırttılar. Evrakın daha sonra yayınlanacağını duyurdular.

Dahası Bakan ve dışişleri işgüzarları bu yalanı sürdürerek, kendi sundukları metni İİT karar maddesiymiş gibi özel ve resmi sayfalarından neşrettiler; zift medyası da bunu daha bir abartarak haberleştirdi.

Evet, hadise AKP hükümetinin kendi hazırlamış olduğu metni tartışılmak üzere teşkilatın karar mekanizmalarına sunmasından ibaret. Toplantılar boyunca katiyen bu konu konuşulmadı ve bu mevzuda bir oylama asla yapılmadı.

Aslında, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aldığı kararlar, tavsiye niteliğinde; üye ülkeler üzerinde herhangi bir yaptırım gücü de yok. Bu açıdan sonuç bildirgesinde böyle bir karar çıkmış olsaydı bile ehl-i insaf ve vicdan nazarında bir anlam ifade etmeyecekti.

Hizmet gönüllüleri hiç kimsenin demesiyle ve sözde kararlarıyla terörist sayılamaz.

Maalesef, bu hakikatlere rağmen, dün İİT’nin sitesine konduktan sonra gerçek anlaşılır anlaşılmaz sayfadan kaldırtılan karar metni ve çalışma evrakı hala yayınlanmadı. Toplantı iki gün önce sona erdiği halde, kezzapların bu -uluslararası bir skandal da olan- yalanlarını örtmek için karar metnine “bir kelimecik olsun ilave” talep ve ısrarlarının devam ettiği bildiriliyor.

(O. Şimşek)