Haftanın Hadis-i Şerifi: AMELİNİ KİRLETME!..

Haftanın Hadis-i Şerifi: AMELİNİ KİRLETME!..
Mp3 indir

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

عَنْ أَبِي أَيُّوبَ، قَالَ: جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَالَ: دُلَّنِي عَلَى عَمَلٍ أَعْمَلُهُ يُدْنِينِي مِنَ الْجَنَّةِ، وَيُبَاعِدُنِي مِنَ النَّارِ، قَالَ: «تَعْبُدُ اللهَ لَا تُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا، وَتُقِيمُ الصَّلَاةَ، وَتُؤْتِي الزَّكَاةَ، وَتَصِلُ ذَا رَحِمِكَ» فَلَمَّا أَدْبَرَ، قَالَ رَسُولُ اللهَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِنْ تَمَسَّكَ بِمَا أُمِرَ بِهِ دَخَلَ الْجَنَّةَ» وَفِي رِوَايَةِ ابْنِ أَبِي شَيْبَةَ إِنْ تَمَسَّكَ بِهِ

Ebû Eyyûb (radıyallâhu anh)  demiş ki:

Bir adam Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e gelerek:

«Bana bir iş göster ki; onu yaptığım takdirde beni cennete yaklaştır­sın ve cehennemden uzaklaştırsm.» dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

«Allah’a ibâdet eder; ona hiç bir şey şerik (ortak) koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirsin. Akrabana da iyilik edersin.» buyurdu.

O zât dönüp gidince Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

«Eğer emrolunduğu şeylere sımsıkı sarılırsa cennete girmiştir.»* buyurdu.

İbn-i   Ebî   Şeybe ‘nin rivayetinde:

«Eğer bunlara sımsıkı sarılırsa» buyurmuştur.

( Sahih-i Müslim — 14)

 ***

Hadiste de görüldüğü gibi, bir kulun Allah’ın yasaklarından kaçınması kişiyi cennete yaklaştırırken şehvet ve nefsâni arzuların peşinden koşması da cehenneme yaklaştırmaktadır. Hakikatte ise; kişiyi cennetle serfirâz kılacak olan da cehennemden halâs eyleyecek olan da Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve mağfiretidir. Esas belirleyici olan kulun ameli değildir. Muhterem Hocaefendi mevzu ile alakalı şöyle buyurur:

“Bir fert namaz kılsa, oruç tutsa, binlerce ibadet ü tâat yerine getirse de, ancak Allah’ın rahmetiyle cennete gidebilir. O murad buyurursa, bütün insanlığı cehenneme koyar ve buna kimse bir şey diyemez; mülk onundur; istediği gibi tasarruf eder. “

Öte yandan; Fahr-i Kainat Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) benzer içerikte pek çok Hadis-i Şerif’i vardır. Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “cennete girmeye vesile ameller ” mevzuunda, pek çok hadiste farklı hususlara temas etmiştir. Bu farklılığın temelinde Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz’in verdiği cevaplarda, bu türden soruları soran zâtların özel durumlarını dikkate alması vardır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zaman soruyu soranın ihtiyacını problemini gözeterek cevaplar vermiştir.

Vâkıa; Hadis-i Şerif’te herhangi bir şerîk koşmaksızın Allah’a (cc) iman etme – yalnız O’na (cc) ibadet etme – namaz kılma, zekat verme  ve akrabaya iyilikte bulunma gibi hususlar cennet ehlinin amelleri olarak zikredilmektedir. Fakat her şeyi yaratan ve  her şeyi de taht-ı tasarrufunda bulunduran Cenab-ı Hakk hiçbir şeye zorlanamaz. Bu mevzûda hiç bir kul Cenâb-ı Hakk’a karşı –haşa- “Ben emrettiğin şeyleri eksiksiz yerine getirdim. Böyle yapmaklığım neticesinde de Cennet’i hakettim.” gibi bir iddiada bulunamaz. Böyle bir tavır Cenab-ı Hakk’ı tanıyamamış olmaktan ileri gelen saygısızca bir davranıştır. İbadetlerimiz yerine getirirken bu hassasiyeti muhafaza etmek, maksudumuz olan Rıza-yı İlahi’ye ulaşma adına daha selametli ve hedefe ulaştırıcı bir yoldur. Mevzuya bakış açımız ve yaklaşım tarzımızın nasıl olması gerektiği hususunda Muhterem Hocaefendi’den nakledeceğimiz aşağıdaki mesajlar son derece önemlidir:

“Şahsen mânânın Herkül’ü bile olsam, bir salise nefsimle baş başa kalmaktan Allah’a sığınırım. Muhal farz perde-i gayb açılsa, Arş-ı Rahman’ı temâşâ etsem, o bağın gülünden nergisinden gönlüm ilhamlarla dolup taşsa hatta, sözgelimi uzak istikbalim adına beraat vaadi alsam, yine derim ki: ‘Allah’ım beni benimle baş başa bırakma; beni hep Sen evir çevir!’ Ben doğru işlerden bile yanlış şeyler çıkarabilirim. Çünkü tabiatımda beni yanlışlıklara çeken yanlarım pek çok.

Bütün bunlarla ifrat ediyorsunuz derseniz, derim ki: Allah Resûlü sabah-akşam ‘Allah’ım, beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle baş başa bırakma!’ duasını dilinden düşürmüyordu. Eğer âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resûlü böyle davranıyorsa, bu bize bir işarettir ki, kimse garantinin zerresine sahip olduğunu iddia etmemelidir. Eğer O böyle diyorsa, Hz. Musa da Hz. İsa da Hz. Davud da öyle der. Kaldı ki bir başka yerde yine O, ‘Hiç kimse kendi ameliyle Cennet’e giremez.’ buyurur.”

“Bazen bir söz, bir tavır, bir davranış Hak katında pek hora geçer. Bilemeyiz, Erzurumluların ifadesiyle ‘bahane tanrısı’nın, kimi ne ile affedeceğini bilemeyiz. Bize düşen şey, kemâl-i sadâkatle ona bağlı yaşamaktır. Onsuz yapamayacağımızı hem vicdanımızda duymak, hem de bunu her fırsatta ifade etmektir.”

Görüldüğü gibi, ibadet ve taatlerimize dünyevi ve uhrevi hiçbir beklentiyi katmamak ve ihlası zedelememek,  kulluk adına en önemli vazifemizdir. Rabbim hepimizi bu hedefe ulaşmaya muvaffak kılsın.

Sefa Salman