431. Nağme: Fırtınalar Karşısında Savrulanlar ve Elif Gibi Dimdik Duranlar

431. Nağme: Fırtınalar Karşısında Savrulanlar ve Elif Gibi Dimdik Duranlar

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, fırtınalar ve darbeler karşısında hakiki müminlerin “muvakkat sarsıntılar” yaşasalar da asla yıkılmayacaklarını anlattı.

Bazen husumete kilitli kimselerin hasım saydıkları insanları kasden sürekli darbelediklerini ve böylece onların ümitlerini kırmaya çabaladıklarını vurgulayan Hocaefendi, günümüzdeki “algı operasyonu”nun da bu gayeye matuf olduğunu ifade etti.

O tsunamiler ve şiddetli hortumlar karşısında samimi Hizmet gönüllülerinden fire olmadığını, sadece bir kısım oturaklaşmamış, yüzer gezer, zıp orada zıp burada, -hadis-i şerifin ifadesiyle- iki sürü arasında gel-git yaşayan sersem koyun gibi kimselerin devrildiğini belirten Hocaefendi, bazılarının üstesinden gelemeyecekleri baskılara maruz kalmış olabileceklerini dile getirdi ve şöyle dedi:

“Mü’min sadece Allah karşısında eğilir. Hadiseler ne kadar şiddetli gelirse gelsin, fırtınalar ne kadar şiddetli eserse essin, inanan insan katiyen sarsılmamalı. O yeryüzünde emniyet ve güven insanıdır, sarsılırsa, yeryüzünde emniyet ve güven sarsılmış olur. Gönlünü ona bağlamış ve ona güvenmiş olanlar da sarsılırlar. Şöyle böyle tehlikeli anlarda yer değiştirme işi münafık işidir. Siz üç, dört, beş sene bir heyetle beraber oturmuş, kalkmış, belki aynı sofrayı paylaşmış, aynı bardaktan çay içmiş, aynı tabağa kaşık çalmışsanız şayet, hâlâ onları on-yirmi sene içinde tanımamışsanız, onu -müsaadenizle, kelime çirkin, bağışlar mısınız- ahmaklığınıza veriniz. Yok o süre zarfında sizin içinizde bir tereddüt hâsıl edebilecek bir tavırları, bir davranışları olmadıysa şayet, siz kendi kendinize bir hadise karşısında yol değiştiriyorsanız -rica ederim- onu da nifakınıza veriniz!”

Herkesten aynı mukavemeti beklememek gerektiğini söyleyen ve “Biz ağaçların başında sararmış, kurumuş, rüzgâra maruz kalıp savrulmuş yapraklar değiliz. Durduğumuz yerde dururuz Allah’ın izni ve inayetiyle.” diyen Hocaefendi, savrulup yıkılan insanlara karşı bugün ve yarın nasıl muamele edilmesi lazım geldiğini şu ifadelerle açıkladı:

“Yaptıkları hatanın sonucunda hiss-i nedâmetle karşınıza çıkan, bir kısım demagojilerle kendilerini mazur göstermeye çalışan o insanlara da samimi sinenizi açın. ‘Gel kardeşim, seni de kucaklıyorum!’ deyin. Bugün bütün kötülükleri yapanlara, her gün levsiyât kusanlara, salya atanlara, etrafa zift savuranlara karşı siz okunuzun ucuna bir tane gül takın, yayınızı gerin, onlara gül fırlatın.”

Allah Rasûlü’ne ve Ashâb-ı Kirâm’ın ilklerine karşı yapılan boykot karşısında ehl-i insaf bazı kimselerin “Artık yeter!..” deyip itiraz ettiklerini ve müşriklerin Kâbe’ye astıkları boykot talimatnamesini yırtmak üzere gittiklerinde yazının Allah’ın ismi dışında kalan bölümünün güveler tarafından tamamen yenmiş olduğunu gördüklerini hatırlatan Hocaefendi, günümüzde kimisinin kendisine verilen para, makam, villa gibi şeylerle, kimisinin de hayatını nezih götürmediğinden dolayı bir kısım angajmanlıklara düştüğünü ve sesini yükseltip “Yahu yeter!” diyemediğini hüzünle ifade etti.

Allah Rasûlü’nün yolunda olan insanların falanın filanın “bittiler” demesiyle bitmeyeceklerine de değinen Hocaefendi, “Günümüzde bazı safderun kimseler “Filanları bitirdik!” diyorlar. Hikaye.. o hikayeyi siz çocukları uyutmak için, beşiği sallayarak, ninni diye söyleyin.” dedi.

Muhtevasına işaret ettiğimiz bu sohbeti 26:12 dakikalık ses ve görüntü dosyaları halinde sunuyoruz.

Hürmetle…