Kimseyi Kınama!..

Kimseyi Kınama!..

Soru: “Kim mü’min kardeşini (tevbe ettiği bir günahtan dolayı) ayıplarsa, aynısını işlemedikçe ölmez.” mealindeki hadis-i şerifte ifade edilen ayıplama ve kınamadan maksat nedir? Ayıplanan şeyin başa gelmesi hangi surette olur? Bu hadis-i şerif, kınanan cürmü aynı şekilde işlemeye mi, yoksa kardeşi kınamanın cezası olarak herhangi bir şekilde ayıplanmaya mı dikkat çekmektedir?

-Mü’minler her zaman güzel ahlakın temsilcileri olmalı ve onu karakter haline getirmelidirler. Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in “Ahlakların en güzeli, güzel ahlaktır” beyanına muvafık şekilde yaşamalı ve herkese güven telkin etmelidirler. (01.05)

-Tabiata mal edilmeyen sıfatlar ve fiiller uzun süreli olamaz. Güzel ahlakı huy edinmeyen bir insan, ara sıra civanmertçe davransa da, her zaman aynı çizgide kalamaz. Sürekli kötülükleri görmeyi ve kötülükleri araştırmayı alışkanlık edinen bir kimse tabiat kirlenmesine maruz kalmış demektir ve böyle birinin etrafına nur saçması mümkün değildir. (03.02)

-Çoğu zaman, herhangi bir müslümana çamur atılırken bütün mü’minleri yere baktırma gayesi güdülmektedir. (04.22)

-Mü’minlerin vazifelerinden biri de marufu emretmek ve münkerattan alıkoymaktır; dolayısıyla, inananlar, bir münker karşısında asla sessiz kalmamalıdırlar. Fakat, hem iyiliği emrederken hem de kötülükleri savarken kullanacakları üslubu çok iyi belirlemelidirler. (07.00)

-Bir mü’min kardeşini herhangi bir hata, kusur ya da (tevbe ettiği) günahından dolayı kınayan kimse, aynı ölçüde ayıplanmadıkça ölmez. Kimileri bizzat kendilerinin başına gelen bir musibetle aynı şekilde kınanırlar; kimileri de aile fertlerinden birisi sebebiyle ayıplanmaya düçar olurlar. (09.48)

-Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’den öğrendiğimiz dualardan biri;

اَللَّهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَناَ فِي اْلأُمُورِ كُلِّهَا وَأَجِرْنَا مِنْ خِزْيِ الدُّنْـيَا وَعَذَابِ الآخِرَةِ

“Allahım, yapıp edegeldiğimiz bütün işlerimizin neticesini hayırlı ve güzel eyle. Bizleri dünyada rezil rüsva olmaktan ve ahiret azabından koru.” şeklindedir. (10.44)

-Bir hadis-i şerifte, Rehber-i Ekmel (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, “İki dudak arası ve apış arası hususlarında bana garanti verin, ben de size Cennet’e girmeniz konusunda kefil olayım!” buyurmuştur. Kim ne yaparsa yapsın ve kim ne derse desin, bize düşen lisanımızın nezahetini korumaktır. Zira, yalan, gıybet, iftira ve bütün bu kötü fiillere iştirak, Cennet’e girmede bir garanti olan dilin kirlenmesine ve neticede insanın helakine sebebiyet verebilir. (12.17)

-Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhi ekmelüttehâyâ) Efendimiz buyuruyor ki: “Bir mü’min kardeşini hor hakir görmesi ve onu küçük düşürmesi insana şer olarak yeter.” (15.31)

-Sürekli başkalarının kusurlarıyla meşgul olan ve zihninde bunları kurup duran bir insan atmosferini kirletmiş ve bilhassa kendi hayatını azaba çevirmiş demektir. Bu itibarla, herhangi bir fenalık hayalinize geldiği an hemen onu orada boğmalı ve büyüyüp altından kalkılmaz bir hal almasına mani olmalısınız. (16.14)

-İnsan, başkalarını kınamaktan tamamen uzak kalamayabilir; fakat, ifratlara, tefritlere girmemeye ve hep dengeli olmaya çalışmalıdır. (19.20)

-Asla “dilsiz şeytan” olmamalısınız ama “mütecessis bir şeytan” tavrından da mutlaka kaçmalısınız!.. (20.50)